Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’nin siyasi ve kültürel tarihinde kendine özgü bir yer edinmiş, cesareti, mizahı ve halkla kurduğu samimi ilişkiyle tanınan sıra dışı bir isimdir. Siyaset sahnesinde olduğu kadar sinema, edebiyat ve medya alanlarında da iz bırakmış bu çok yönlü insan, bugün hastanede yaşam mücadelesi verirken, toplumun dört bir yanından yükselen destek ve geçmiş olsun mesajları, onun halkın gönlündeki yerini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
1962 yılında Adıyaman’da dünyaya gelen Sırrı Süreyya Önder, babasını çocukken kaybetmiş ve ailenin sorumluluğunu çok küçük yaşlarda almıştır. 1980’li yılların çalkantılı atmosferinde üniversite öğrencisi olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Ancak siyasi faaliyetleri nedeniyle eğitimini tamamlayamadı ve cezaevine girdi. Bu dönem, onun hem siyasi duruşunu hem de sanat anlayışını derinden etkiledi.
Cezaevi sonrası sinema alanına yönelen Önder, 2000’li yılların başında “Beynelmilel” adlı filmle geniş kitlelere ulaştı. 12 Eylül askeri darbesi sonrası Adıyaman’da geçen bu film, mizah ile trajediyi ustalıkla harmanlayan bir anlatı olarak hafızalara kazındı. Aynı zamanda toplumun acılarına duyarlı, empati kuran bir sanat anlayışının da temsilcisi oldu.
Yazıları, söyleşileri ve konuşmalarıyla Türkiye’de alternatif bir entelektüel çizgiyi temsil etti. Halkın içinden gelen dili, taşlamayı seven üslubu ve cesur çıkışlarıyla birçok kişinin sesi oldu.
2011 genel seçimlerinde İstanbul’dan bağımsız aday olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren Sırrı Süreyya Önder, sonrasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) saflarında aktif siyasete devam etti. O, sadece bir Milletvekili değil; aynı zamanda Türkiye’de barış sürecinin aktörlerinden biri oldu.
İmralı Heyeti’nde yer alarak Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere katılan Önder, bu süreçte çözüm sürecinin kamuoyuna aktarılmasında kilit rol oynadı. Barışın mümkün olduğunu savunan tutarlı duruşu ve inandırıcı dili, hem dostları hem muhalifleri tarafından takdir edildi.
Sırrı Süreyya Önder, Meclis’te Başkanvekilliği görevini de üstlendi. Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmalar sadece siyasi değil, aynı zamanda edebi değeri yüksek metinler olarak da hafızalarda yer etti. Kimi zaman bir halk ozanı, kimi zaman bir muhalif hatip gibi konuştu. Türkiye’de siyasetin sertleştiği dönemlerde bile nezaketini ve mizahını koruyarak farklı bir siyasi üslubun mümkün olduğunu gösterdi.
Bugün, Sırrı Süreyya Önder’in hastanede yaşam mücadelesi verdiği haberi, Türkiye’nin dört bir yanında yankı uyandırmış durumda. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olmak üzere, birçok siyasi isim geçmiş olsun mesajı yayınladı. Sanatçılar, sporcular, akademisyenler ve halktan yüzlerce kişi hastaneye akın etti. Bu yoğun ilgi, onun toplumun her kesiminde nasıl derin bir etki bıraktığının göstergesi.
Haydi Sırrı ağabey;
Sen nice fırtınaları göğüsledin, nice yollardan geçtin. Şimdi vakit, yeniden ayağa kalkma vakti. Barışın sesi seni bekliyor. Bu topraklarda umut yeniden filizlenecekse, senin nefesine, senin yüreğine ihtiyaç var.
Biz buradayız, gözümüz sende, duamız seninle.
Sen ne engelleri aştın, bu engel de aşılır inşallah.
Allah sana şifa versin Sırrı ağabey.