Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kararlı ve tarihi çağrısıyla başlatılan “Terörsüz Türkiye” süreci kamuoyunda geniş bir yankı bulmuş, toplumun çok büyük bir kesimi tarafından samimi ve yapıcı bir adım olarak sahiplenilmiştir.
Özellikle çözüm süreci deneyiminden farklı olarak daha kapsayıcı, daha kararlı ve net hedeflere dayanan bu yeni dönemin, Türkiye’nin terörden arındırılması yolunda tarihi bir fırsat olduğu değerlendirmeleri her geçen gün artmaktadır. Geçtiğimiz hafta yaşanan önemli gelişmeler, sürecin ciddiyetini ve devlet aklının tüm kanatlarıyla bu adımın arkasında durduğunu gösterdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın DEM Parti heyetini Beştepe’de kabul etmesi ve yaklaşık 1 saat 45 dakika süren görüşme gerçekleştirmesi, yürütülen çalışmaların üst düzeyde değerlendirildiğinin ve koordinasyon içinde ilerletileceğinin açık göstergesidir.
Bu görüşmenin öncesi ve sonrasında MHP lideri Devlet Bahçeli, PKK’ya yönelik çağrısını tekrarladı ve ''Örgüt bir an önce kongresini toplayarak kendini feshetmeli ve silahlı mücadeleye son vermelidir'' dedi. Bahçeli’nin bu çağrısı, yalnızca devletin resmi görüşünü değil, aynı zamanda toplumun uzun yıllardır süregelen terör yorgunluğunun son bulması arzusunu da yansıtmaktadır.
Bugün Diyarbakır temsilcimiz Çınar Ayser Çınar'a konuşan yazar ve bölgeyi yakından takip eden önemli isimlerden İlhami Işık da sürecin gidişatına dair dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
İlhami Işık, PKK’nın ay sonunda kongresini toplayarak fesih kararı alacağını iddia etti. Ona göre, PKK’nın silahlı mücadelesi artık halk nezdinde meşruiyetini kaybetmiştir ve örgüt, bu yeni süreçte halkın çıkarlarını gözetiyorsa, bir an önce tasfiye sürecini başlatmalıdır.
Işık’ın şu sözleri dikkat çekiciydi: “Bu süreç çözüm sürecinden farklı olarak daha güçlü temellere dayanıyor. PKK, ne Öcalan’ın ne de Bahçeli’nin çağrılarını göz ardı etmemeli. Tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz.”
2013-2015 yılları arasında yürütülen çözüm süreci, her ne kadar büyük bir umutla başlamış olsa da, sürecin muhatapları arasında net bir güven tesis edilememesi ve terör örgütünün silah bırakmak yerine yeniden yapılanmaya gitmesi nedeniyle akamete uğramıştı.
Bugün ise çok daha farklı bir iklim mevcut. Sürecin mimarlarından biri olan Devlet Bahçeli’nin güçlü liderliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi iradesiyle birleşerek, herhangi bir tavize kapalı, terörü tamamen bitirmeyi hedefleyen bir konsept ortaya koymuştur.
Bu seferki sürecin farkı; toplumsal desteğin çok daha güçlü olması, siyasi liderlerin açık ve net söylemlerle süreci sahiplenmesi ve özellikle güvenlik güçlerinin sahada tam hakimiyet sağlamasıdır.
Türkiye, terör belasından kurtulma yolunda belki de en kritik dönemeçlerinden birinde. Süreç hem siyaseten hem toplumsal olarak büyük bir destekle karşılık bulmuş durumda.
Şimdi gözler PKK’nın alacağı kararda. Bu karar yalnızca örgütün geleceğini değil, aynı zamanda Türkiye’nin toplumsal barış ve güvenlik stratejisinin de kaderini belirleyecek.
PKK’nın kendini feshetmesi, yalnızca bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda toplumsal barışın, ekonomik kalkınmanın ve bölgesel istikrarın da önünü açacak bir adım olacaktır. Bu bağlamda, tarihsel bir fırsat söz konusudur. Geriye kalan ise, bu fırsatın doğru okunması ve tereddütsüz değerlendirilmesidir.