Özel hastaneler, Türkiye’deki sağlık sisteminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Hem iç pazarda, hem de sağlık turizmi alanında önemli bir yere sahiptirler. Ancak son zamanlarda bazı özel hastanelerde yaşanan etik sorunlar, hasta hakları ve sağlık hizmeti kalitesi konularında ciddi soru işaretleri yaratmaktadır.
İstanbul’da, bir hastanın kalp şikayeti üzerine özel bir hastaneye başvurması ve acil serviste yapılan anjiyo işleminde stent fiyatları üzerinden yapılan pazarlık, bu sorunları derinleştiren bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olayda hastanın ve yakınlarının yaşadığı utanç verici durum, sağlık hizmetlerinin ne kadar ticarileştiğini gözler önüne seriyor.
Sağlık hizmetinin ticarileşmesi, özellikle son yıllarda özel hastanelerin kar maksimizasyonu amacıyla uyguladıkları fiyatlandırma politikaları ile daha belirgin hale gelmiştir. Bir sağlık kuruluşunun önceliği, insan sağlığını iyileştirmek ve hastalarına kaliteli hizmet sunmak olmalıdır.
Olayda, hastanın kalp şikayetiyle başvurduğu özel hastanede, anjiyo işlemi sırasında stent fiyatları üzerinden pazarlık yapılması, sağlık hizmetinin bir malzeme ya da ticaret nesnesi gibi ele alınmasının örneğidir. Bu tür bir durum, sağlık çalışanlarının etik sorumluluklarını göz ardı ettiklerini ve hizmetin insan odaklı değil, kar odaklı sunulmaya başlandığını gösteriyor. Bu, hastaların sağlığı ve güvenliği için büyük bir tehdit oluşturur.
Acil bir durumda, hastaların yaşamlarını tehdit eden bir sağlık sorunu ile karşı karşıya kaldığı anlarda fiyat pazarlığı yapılması, son derece etik dışıdır. Hastaların, tedavi sürecinde tıbbi gerekliliklerin yanı sıra psikolojik olarak da zorlu bir durumla mücadele ettikleri unutulmamalıdır.
Bu tür bir durumda pazarlık yapılması, yalnızca hastayı değil, ailesini de zor durumda bırakmaktadır. Kişilerin hayatları, finansal müzakerelere ve ticarileşmeye tabi tutulduğunda, bu durumun sadece etik değil, aynı zamanda hukuki sorumluluk doğurması gerektiği açıktır.
Birçok özel hastane, tedavi süreçlerinde SGK ile anlaşmalı çalışırken, bazı hizmetlerde ek ücretler talep etmektedir. Fakat bu tür uygulamaların şeffaf olmaması, fiyatların net olarak belirlenmemesi ve hastaların fiyat konusunda bilgi sahibi olmadan tedaviye alınması, büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bu durum, sağlık hizmetlerinin eşitlikçi ve adil bir şekilde sunulmadığının bir göstergesidir.
Özel hastaneler, özellikle büyük şehirlerde ve bazı bölgesel hastanelerde, yüksek fiyatlar uygulamaktadır. Anjiyo, stent yerleştirme gibi müdahalelerin yanı sıra, muayene ücretleri de olağanüstü yüksek seviyelere çıkabilmektedir. Bu durum, düşük gelirli ya da sigortasız bireyler için ciddi bir engel oluşturur. Ayrıca, SGK ve özel sigortalarla anlaşmalı hastanelerde bile fark ücretlerinin talep edilmesi, sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizliği artırır.
Fark ücretleri, hastaların daha iyi bir hizmet alabilmesi için zorunlu kılınan ek maliyetlerdir. Bu uygulama, sağlık hizmetlerinin herkes için ulaşılabilir olması gerektiği ilkesine aykırıdır. Ücretli hastalarla SGK’lı hastalar arasında belirgin farkların olması, sosyal adaletin zedelenmesine yol açmaktadır. Ayrıca, bazı hastaneler, ödeme güçlüğü çeken hastalar için esnek ödeme planları veya indirimler sunmaktan kaçınmakta, bu da sağlık hizmetlerinin insan hakları çerçevesinde sunulmadığını gösterir.
Sağlık hizmetlerinin daha şeffaf ve denetimli hale gelmesi için, SGK ve diğer yetkili mercilerin özel hastaneleri daha titizlikle denetlemesi gerekmektedir. Hastaların sağlık hizmetlerine erişimi, sadece tedavi kalitesiyle değil, aynı zamanda hizmetin adil, şeffaf ve eşit şekilde sunulmasıyla da değerlendirilmelidir. Özel hastanelerin ticarileşen yapıları, sıkı denetimler ve düzenlemeler ile kontrol altına alınmalıdır.
SGK, özel hastanelerin fiyatlandırma ve hizmet sunumunu daha ayrıntılı bir şekilde denetleyerek, hastaların mağduriyetlerini önleyebilir. Ayrıca, bu tür olayların sıkça yaşandığı hastanelerin faaliyetleri sınırlandırılabilir veya belirli yaptırımlar uygulanabilir. Sağlık sektöründe şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlanmadığı takdirde, özel hastaneler daha fazla ticarileşmeye ve hastaları maddi olarak sömürmeye devam edecektir.
Özel hastanelerde yaşanan etik dışı fiyatlandırma ve hizmet sunumu, sağlık sektöründe önemli bir reformun gerekliliğini ortaya koymaktadır. Hasta hakları, sağlık hizmetlerinin temeli olmalı ve her türlü ticari kaygıdan önce hastaların güvenliği ve sağlığı ön planda tutulmalıdır. Bu bağlamda, özel hastanelerin sadece kar amaçlı değil, aynı zamanda insan odaklı bir anlayışla hizmet sunması gerektiği unutulmamalıdır.
SGK ve diğer denetim organlarının sağlık sektörünü daha etkin bir şekilde izleyebilmesi için mevcut düzenlemelerin güçlendirilmesi, şeffaflık ilkesinin ön planda tutulması ve hastaların haklarını koruyan yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Ayrıca, özel hastanelerin, etik dışı uygulamalara karşı daha sıkı denetlenmesi ve hastaların tedavi süreçlerinin daha şeffaf ve adil bir şekilde yönetilmesi sağlanmalıdır.
Bu tür olaylar tekrar yaşanmamalıdır, çünkü sağlık her şeyin önündedir ve ticari kaygılar hiçbir zaman insan hayatının önüne geçmemelidir.