İhsan Yılmaz
Köşe Yazarı
İhsan Yılmaz
 

Nisanın Bereketi: Yağmurla Gelen Umut

Nisan ayı kapıdan baktırmaz belki ama bu yıl içimizi ısıtan, toprağa can veren bir bereketle geldi. Kış boyunca beklenen yağışların gelmemesi, toprağın susuz kalması, çiftçilerin yüzünü asarken, doğanın mevsim takviminde bir kayma yaşanıyor endişesi yayılmıştı dört bir yana. Ancak doğa, her zaman bildiğini okur. Gecikmiş ama güçlü bir şekilde gelen Nisan yağmurları, bu yıl adeta bir bahar müjdecisi oldu. Yağmurun toprağa düşüşüyle birlikte, umut da filizlendi. Bu yıl kış mevsimi mevsim normallerinin oldukça üzerinde sıcaklıklarla geçti. Kuraklık korkusu yalnızca tarımı değil, şehirlerdeki su kaynaklarını da tehdit eder hale gelmişti. Ama Nisan geldi, gökyüzü açıldı ve sağanaklar başladı. Toprak yeniden nefes almaya, tohumlar çatlamaya, dağlar çiçeklerle donanmaya başladı. Baharın bereketi, bu yıl gecikmiş ama özlemle karşılanmış bir misafir gibi karşılandı. Özellikle çiftçiler için bu yağışlar tam anlamıyla bir "hayat öpücüğü" niteliğinde. Kurumuş toprakların suya doyması, buğdaydan arpalara, mercimekten sebze tarlasına kadar her ürün için can suyu anlamına geliyor. Kırsalda traktör sesleri yeniden yükseldi. Bahçelerde, bağlarda hareketlilik arttı. Toprak işleniyor, umut ekiliyor. Bu, sadece bir yağmur değil; bu, geleceğe bırakılan bir miras. Ama yalnızca toprak değil canlanan... Bahar yalnızca doğaya değil, insanın ruhuna da dokunuyor. Silvan’da, Diyarbakır’da ve çevre ilçelerde düzenlenen kültür-sanat etkinlikleriyle birlikte, şehir adeta başka bir renge büründü. Parklarda şiir dinletileri, belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde açılan sergiler, tiyatro gösterileri, baharın sadece bir mevsim değil; bir ruh hali olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Geçtiğimiz hafta Silvan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen yerel sanatçıların sahne aldığı halk konseri, yalnızca kulağa değil, gönüllere de dokundu. Çocuklar ellerinde balonlarla koşuştururken, yaşlılar nostaljik ezgilere eşlik etti. Herkesin gözlerinde baharın ayrı bir yansıması vardı. Biri için gençlik, biri için umut, biri için çocukluk… Yağmurun altında yürümek de bir kültürdür aslında. Şemsiye altına sığınmadan, doğanın size armağan ettiği damlalarla yüzleşmek... Bu, sadece bir meteorolojik olay değil; bir içsel arınmadır. Belki de bu yüzden, yağmurun altında şiirler daha anlamlı, şarkılar daha duygulu gelir insana. Hele ki toprağın o keskin kokusu... "Yağmurdan sonra gelen toprak kokusu", çocukluğumuzun, köylerimizin, ninelerimizin soba başında anlattığı masalların kokusudur. Kültür-sanat, insana dokunan yönüyle toplumu iyileştirirken; doğa da bunu kendi diliyle yapar. Bu Nisan, her ikisini de aynı potada buluşturdu. Toprak doydu, gönüller doldu. Yağmurla birlikte ruhlar da yıkandı sanki. Şimdi yapılması gereken şey, bu bereketi sürdürülebilir hale getirmek. Doğayla uyumlu yaşamak, kültüre, sanata daha fazla alan açmak. Çünkü her iki alan da, insanı insan yapan en temel değerlerimizdendir. Bir yanda toprağı işleyen emek, bir yanda ruhu işleyen sanat… İşte insan bu iki kıymet arasında yükselir. Bu Nisan, bize yeniden hatırlattı: Bereket yalnızca yağmurla değil, paylaşmakla, üretmekle, birlikte yaşamakla olur. Gökyüzünden gelen her damla, bir duanın cevabı olabilir. Ama o damlayı toprağa düşürüp fidana dönüştürmek bizim elimizde.  
Ekleme Tarihi: 25 April 2025 - Friday
İhsan Yılmaz

Nisanın Bereketi: Yağmurla Gelen Umut

Nisan ayı kapıdan baktırmaz belki ama bu yıl içimizi ısıtan, toprağa can veren bir bereketle geldi. Kış boyunca beklenen yağışların gelmemesi, toprağın susuz kalması, çiftçilerin yüzünü asarken, doğanın mevsim takviminde bir kayma yaşanıyor endişesi yayılmıştı dört bir yana. Ancak doğa, her zaman bildiğini okur. Gecikmiş ama güçlü bir şekilde gelen Nisan yağmurları, bu yıl adeta bir bahar müjdecisi oldu. Yağmurun toprağa düşüşüyle birlikte, umut da filizlendi.

Bu yıl kış mevsimi mevsim normallerinin oldukça üzerinde sıcaklıklarla geçti. Kuraklık korkusu yalnızca tarımı değil, şehirlerdeki su kaynaklarını da tehdit eder hale gelmişti. Ama Nisan geldi, gökyüzü açıldı ve sağanaklar başladı. Toprak yeniden nefes almaya, tohumlar çatlamaya, dağlar çiçeklerle donanmaya başladı. Baharın bereketi, bu yıl gecikmiş ama özlemle karşılanmış bir misafir gibi karşılandı.

Özellikle çiftçiler için bu yağışlar tam anlamıyla bir "hayat öpücüğü" niteliğinde. Kurumuş toprakların suya doyması, buğdaydan arpalara, mercimekten sebze tarlasına kadar her ürün için can suyu anlamına geliyor. Kırsalda traktör sesleri yeniden yükseldi. Bahçelerde, bağlarda hareketlilik arttı. Toprak işleniyor, umut ekiliyor. Bu, sadece bir yağmur değil; bu, geleceğe bırakılan bir miras.

Ama yalnızca toprak değil canlanan... Bahar yalnızca doğaya değil, insanın ruhuna da dokunuyor. Silvan’da, Diyarbakır’da ve çevre ilçelerde düzenlenen kültür-sanat etkinlikleriyle birlikte, şehir adeta başka bir renge büründü. Parklarda şiir dinletileri, belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde açılan sergiler, tiyatro gösterileri, baharın sadece bir mevsim değil; bir ruh hali olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

Geçtiğimiz hafta Silvan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen yerel sanatçıların sahne aldığı halk konseri, yalnızca kulağa değil, gönüllere de dokundu. Çocuklar ellerinde balonlarla koşuştururken, yaşlılar nostaljik ezgilere eşlik etti. Herkesin gözlerinde baharın ayrı bir yansıması vardı. Biri için gençlik, biri için umut, biri için çocukluk…

Yağmurun altında yürümek de bir kültürdür aslında. Şemsiye altına sığınmadan, doğanın size armağan ettiği damlalarla yüzleşmek... Bu, sadece bir meteorolojik olay değil; bir içsel arınmadır. Belki de bu yüzden, yağmurun altında şiirler daha anlamlı, şarkılar daha duygulu gelir insana. Hele ki toprağın o keskin kokusu... "Yağmurdan sonra gelen toprak kokusu", çocukluğumuzun, köylerimizin, ninelerimizin soba başında anlattığı masalların kokusudur.

Kültür-sanat, insana dokunan yönüyle toplumu iyileştirirken; doğa da bunu kendi diliyle yapar. Bu Nisan, her ikisini de aynı potada buluşturdu. Toprak doydu, gönüller doldu. Yağmurla birlikte ruhlar da yıkandı sanki.

Şimdi yapılması gereken şey, bu bereketi sürdürülebilir hale getirmek. Doğayla uyumlu yaşamak, kültüre, sanata daha fazla alan açmak. Çünkü her iki alan da, insanı insan yapan en temel değerlerimizdendir. Bir yanda toprağı işleyen emek, bir yanda ruhu işleyen sanat… İşte insan bu iki kıymet arasında yükselir.

Bu Nisan, bize yeniden hatırlattı: Bereket yalnızca yağmurla değil, paylaşmakla, üretmekle, birlikte yaşamakla olur. Gökyüzünden gelen her damla, bir duanın cevabı olabilir. Ama o damlayı toprağa düşürüp fidana dönüştürmek bizim elimizde.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.