Biz nasıl bir toplum olduk öyle…Biz nasıl bu kadar canavarlaştık böyle…Kadın ve çocuklara yönelik şiddetin boyutu her geçen gün artarak devam ediyor.
Günümüz dünyasında kadına şiddet, üzülerek ifade etmeliyim ki, artarak devam etmekte. Ülkemizde de hızla devam eden mühim bir mesele olan kadına yönelik şiddet, aslında insan hakları sorunu olduğu gibi, bir halk sağlığı sorunu içeriğinde kabul edilmeye başlandı.
Bu nedir arkadaş? Gün geçmiyor ki, kadınlara yönelik tacizden, istismardan, eziyetten, psikolojik baskıdan, hakaretten tutun da, tekme tokada, hatta öldürmeye varan bir şiddet davranışının haberine rastlamayalım. Hemen hemen her gün, bu acı haberlerle karşılaşıyoruz.
Hiç de hoş ve asla kabul edilebilir olmayan bu durum, yalnızca bizde değil, bütün dünyada, üzerinde ciddiyetle durulması gereken sosyal bir olgudur.
Kadının şiddeti yoğun olarak yaşaması, tüm toplumu etkileyen ağır sonuçları da beraberinde getirmekte. Şiddeti yaşayan kadınların çocukları da, ya istismar edilmekte, ya da o şiddeti bizzat yaşamaktadırlar. Bir araştırmaya göre; bu çocukların yüzde 75’i şiddetin potansiyel uygulayıcıları, ya da kurbanları olarak yetiştikleri tespit edilmiş. Vahim bir durum…
Şiddetin bir başka etkisi de, bireysel anlamda kadınların ve çocukların ruhsal hastalıklar, kin ve nefret gibi olumsuz davranışlar, kendileri dışında herkesi düşman görmek gibi psikolojik nevrozlar, huzursuzluk, depresyon, bedensel ağrı ve gerginlikler, aile yapısının bozulması ve üretkenliğin azalması gibi sorunlarını çoğaltmaktadır.
Yaşadığımız çağda, kadın erkek eşitliği tam anlamıyla söz konusudur. Modern kadın iş, aile ve toplumsal hayatta özgürdür ve eski dönemlere kıyasla önünde pek çok imkan vardır. Buna rağmen günümüz kadının sorunlarının başında ‘Kadına Şiddet’ gelmektedir.
Bir türlü önüne geçilemeyen bu vahim mesele, maalesef çok ağır sonuçlar doğurmakta. Her gün sokak ortasında veya evinde, çocuk ve komşularının gözleri önünde canlarına kast edilen kadınlarımızın yaşama veda ettikleri haberlerle karşılaşıyoruz.
Etkilenmemek elde mi? Üzülmemek, bunu yapanlara, ‘Allah bin kere belanı versin’ dememek mümkün mü?
Peki sadece bunları yaparak mı acımızı dindireceğiz? Olumsuz sonuçların doğmasına, toplumun kahrolmasına sebep olan bu meselenin önüne geçmek için, kadınlarımızı bu canilerden korumak adına ne yapmalıyız?
İşi sadece polise, adliyeye bırakarak bu meselenin köklü olarak çözülmesini sağlayamayız. Önce bırakın kadına şiddet uygulamayı, kötü bir söz sarf edeni dahi toplumdan dışlayacağız. Bunlara Allah’ın selamını vermeyeceğiz. İfşa edeceğiz.
Kadınlarımız da artık bir telefon kadar yakın olan güvenlik güçlerine ulaşmama alışkanlıklarından vazgeçmeli. Öyle kadınlarımız var ki, utanıyor, çekiniyor polise gitmekten. Bence yanlış yapıyorlar. En ufak bir şiddet tehlikesi yaşayan kadınlarımız, vakit kaybetmeden polisi aramalıdır.
Devletimiz de, çıkaracağı yasalarla, alacağı önlemlerle daha caydırıcı olmanın çarelerini bulmak zorundadır.
“Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız.”
“Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım.”
“Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâh’dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır.”
“Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!”
“Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz!”
Gelin birlik olalım, el ele verelim; daha temiz, daha güvenli kadına şiddet değil, kadına saygılı olacak bir toplum için, bizi doğuran ve büyüten o kadınlar için Peygamber Efendimizin (S.A.V) ”Cennet anaların ayaklarının altındadır” hadisiyle kıymet biçemediği o kadınlar için mücadele edelim.
Kadına şiddete HAYIR!