Dünyada gündemi bu kadar hızlı gelişen kuşkusuz ender ülkelerden biriyiz. Eskiden haftada bir gündemi değişen Türkiye’nin, artık saatte bir gündemi değişiyor.
Son yaşanan olaylar kimyamızı bozdu. Artık yaşamdan, hayattan tat alamaz duruma geldik.
Günahsız, savunmasız sabilerin alçakça katledilmeleri, kundaktaki bebelerin istismar ve şiddete uğraması insanlık adına utanç veriyor. Bu utanç ve acıyı artık yaşamak istemiyoruz.
Yeri gelmişken, tekrarlamakta fayda var; artık çocuk katillerine yönelik daha ağır cezaların getirilmesi, bunun için gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekir. Çocuk istismarcılarına, katillerine mutlak suretle idamın getirilmesi toplumunda en önemli ve en öncelikli beklentisidir.
Masa başı görev yapmıyoruz. Sahada ve sokaktayız, vatandaşla konuşuyoruz. Oturduğumuz her yerde, muhabbet ettiğimiz her insanın ortak talebi ‘Artık idam’ gelsin.
Son derece haklı ve yerinde bir talep. Günahsız ve savunmasız sabileri yaşatabilmenin en önemli yöntemlerinden biri de, onların yaşam hakkını gasp edenleri dar ağacına göndermektir.
Kimse kimseyi kandırmasın. AB’nin Türkiye olarak bizi alacağı filan yok. Madem kendi göbeğimizi kesen ülkeyiz, o zaman toplumun beklenti ve taleplerine kulak verirken, ‘Yahu AB ne düşünür, müzakere süreci nasıl etkilenir? diye düşünmeye, tartışmaya da artık gerek olmamalı.
Türkiye, çocuk ölümlerinin, istismar edilmelerinin ve şiddet görmelerinin önüne geçmelidir. Haftalardır hem ülke, hem de dünya basınında bu istenmeyen olumsuz ve vahşi vakalarla gündem olan bir ülkeyiz.
Şeriat rejimine son derece karşı olan biriyim. Ama vallahi bazı suçlarda şeriat kural, kanunlarının uygulanmasını istiyorum. Çocuk ve kadına uzanan elleri kırmak lazım. Çocukları boğan, istismar eden canileri dar ağacında asmak lazım. Tek bir çocuğun burnunun kanamasına artık yüreğimiz dayanmıyor.
Gelelim sokağın diğer önemli ve öncelikli gündem maddesine. Kuşkusuz hayat pahalılığı, ev kiralarının hala fahiş fiyatta olması vatandaşın canını oldukça acıtmakta. Alım gücü düşmüş, fırsatçılar iş başında.
Hayat pahalılığı, işsizlik ve keyfi zamlar, vatandaşın en önemli gündemi. Ne var ki toplumun bu öncelikleri ne medyanın, ne de siyasetin gündeminde yok.
Çarşı ve marketler alev alev yanıyor. Gayri menkul sektörü adeta yoğun bakımda. Ev kiraları uçmuş. Emeklilerin durumu ortada. Denetim mekanizması işlev görmüyor. Siyasetçilerin her zamankinden daha çok sokağa inmesi lazım.
Bakın geçmişte seçimden seçime sokağa inen siyasetçilerin akıbeti ortada. İnin kardeşim inin. Halka dokunun sorun. Bu hayat pahalılığının önüne geçilmesi için seferberlik başlatın. Vatandaşın hali hal değil.
Sokağın sesine kulaklar tıkanmış. Olmaz, olamaz. Halkın sesine kulak tıkayan siyaset asla ayakta kalamaz. Halkın sesine kulak vermeyen medya tarafsız olamaz.
İl başkanları, belediye meclis üyeleri ve Milletvekilleri halkın sorun ve sıkıntılarını yukarıya taşımalı. ‘Yahu bunu söylersem fırça yer miyim?’ düşüncesinde olan yerel siyasetçiler bu işi bıraksın.
Geçmişe bakıldığında bunun örneklerinin epeyce olduğu görülecektir. Halkın gerçek gündemini gören, halkın sorunlarının çözümü için uğraş veren siyasetçiler, her zaman hayırla yad edilmiştir, yine edilecektir.
Hayır kardeşim; sizin koltuk sevdanız yüzünden bu milletin kaderi ile oynayamazsınız. Sokakta, çarşıda ve pazarda gördüğünüz gerçekleri yukarıya taşımak zorundasınız. Yukardakilerini yanlış yönlendirmeyecek, sokağı çarşıyı güllük gülistanlık göstermeyeceksiniz.
Hayat pahalılığı ve işsizlik gibi önemli meseleler, kulak tıkamak, göz yummakla ortadan kalkmaz.
Özetle, hükümet, önce toplumun gündemini ele almalı. Krizlerden sonra ülkeyi refaha kavuşturan AK Parti’nin yeni bir ekonomik devrim yapması lazım. Bunu yapması halinde siyaset arenasında alternatifsizliğini sürdürüp, yine halkın desteğini alacaktır.