Mehmethan AKAN
Köşe Yazarı
Mehmethan AKAN
 

Teknoloji ve Sanal Mutluluklar

Merhaba sevgili okurlarım…   Teknolojik çağda yaşamanın kolaylığı ve güzelliği kadar dezavantajlarını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Yaşı kemale ermiş olanlarımızın çoğunun belleğinde çocukluk yılları sis perdesi gibi aralanır durur.   Bizleri ta…  Eskilere götürür. Asker, arkadaş ve dost mektuplarının, sevda ve aşk namelerinin gönül duygularıyla süslendiği, heyecanla titreyen ellerin mektup kâğıdını nakış nakış işlediği o güzelim yıllara…                  Yalnız radyonun ve siyah beyaz ekranın dışında hiçbir şeyin olmadığı, iletişimin sadece mektupla veya postane’de kuyrukta saatlerce beklemek pahasına bağlanma şansını bulmuş isek görüşebileceğimiz zamanları ifade etmek istiyorum. Sanal söylem ve gönderileri değil interneti, msn’i, telefon mesajlarını veya uzaktan kamerayla görerek hislerini aktarmanın ötesinde gönülde yer edinmiş yâre seviyorum demek için bile tespiti vücutla yan yana gelerek, görerek ve hissederek konuşulan zamanları yazıma dâhil etmek istiyorum.   Aşkları, sanal âlemde çok ani başlayan ve biten,  Chat’te uğruna ölünebileceğini bildirdiği ancak 2 ay sonra tekmeyi savurduğu ve ilişkisini bitirdiği manasız ve anlam kazanamamış sevdaları yaşıyor birçok insanımız. Gerçek zamanların tadı yok...  Sadece gerçek olmayan mutlulukların ve dur durak bilmeden ilerleyen teknolojinin sunduğu nimetlerin tadına inanıyoruz... Sanal âlemde; Teknoloji ilerlerken kendisiyle beraber insan gücünü sıfıra düşürmekle kalmıyor.  Teknolojik güç, yeni imkânlar, yeni sektörler, hatta yeni düşünceler oluşturuyor. Yeni arayışlar, sanal aşklar, sanal ilişkiler oluşmaktadır. Eskiden sevgili ile Gözler kenetlendiğinde Aşka küskün yüreklerde kelebekler uçuşurdu, yazın bitiminde bahar yaşanırdı. Adını koyamadığın, nereye baksan onu gördüğün, kiminle konuşsan onun olduğu, onun olduğu zaman herkesin umursanmaz sayfalarda kaldığı,  her anın onunla yaşandığı, her paragrafın onunla başladığı ve her makalenin onunla bittiği ve yıllar geçse de asla canlılığından ödün vermeyen kökboyası gibi renklenmiş Anadolu gibi destansı motiflerle bezenmiş aşklar vardı. Emeğin ve duygunun kutsanmadığı Sanal âlemde yaşanan aşikâr birlikteliklerin, iftira,  korku ve şantajlarla dolu aşkların iffetsizliğine inat, Gizemli ve kutsal sevdanın kimsecikler tarafından bilinmesi istenilmezdi. Yiğit sevdasına kul olurdu, yalancı aşkları ve tükenmiş sevdaları belleğinin karanlığına gömüp, inadına seni kimse görmesin, seni kimse bilmesin “Benimle kal, benim ol” derdi. Her an onun adını haykırmak ona hayranlığını anlatmak isterdi.  Mutluluğun deniz mavisi renklerinin sevgiliye yakıştırılmadığı sanal ilişkiler kısa ömürlü ve menfaatler üzerine kurulduğu için sonunda her iki tarafta üzülerek ayrılmak durumunda kalmakta ve uçsuz bucaksız masmavi deryadan bir damlacık nasiplenmeden ilişkiler son bulmaktadır. Her evde internet var.  Ancak;  yetersiz geliyor ki, internet kafeler tıka basa dolu,  Nedense, uçsuz bucaksız zaman yolculuğunda geriye bir iz bırakmak, bir üretim de bulunmak veya bir eser yaratmak aklımıza gelmiyor varsa yoksa sanal mutluluklar kemiriyor zihnimizi… İnsan, böyle durumlar da tepki vermeli diye düşünüyorum, hayatı yakalamak, dolu dolu yaşamak ve üretmek yerine nedense sanal mutlulukları yaşamayı seviyoruz. Yolda, arabada, işte alışverişte her yerde insanlar gerçek mutluluklardan uzaklaşıp telefonla mesaj yazmaktan veya internet kafelerde oyun oynamaktan bıkmıyor, usanmıyor. Zamanın su gibi acımasızca akıp gittiğini de fark edince yapacak bir şey kalmıyor. Hâlbuki insanın artıları ve eksileriyle barışık olması ve önce sorunlarını çözmesi gerekir. Hatta İnsanın kendisiyle hesaplaşması gerekir… Nedendir bilmem sevgili okurlarım… Bugün kalemim duygu yüklü, Teknolojiye karşı değilim. Ama sanal mutlulukları sevmiyorum. Çocukluk yıllarımızda güzel bir gazel vardı. “ Bir dağ ne kadar yüce olursa bir kenarı yol olur, bir yiğit ne kadar kahraman olursa sevdiğine kul olur” sözleriyle başlardı. Eskilerin sözlerinde de mana vardı. Türküler bir sevdaya dayanır bir hikâye den alırdı gücünü. Her ağıt bir yaşanmışlığı sunardı dağarcığımıza. Şimdi soruyorum sizlere… Sanal mutlulukların yerine gerçek duyguları yaşamak gerekmez mi?  Bir kalbi keşfetmenin hazzı varken,  nefes nefese gecelere,  sevdaya uyanan sabahlara, bitimsiz günlere davet etmek varken,  el ele, aşkın ve tutkunun en koyusunu yaşamak, Bir tende erimek,  Menzili olmadan,  nereye varacağı sorulmadan, sevdanın kılavuz olduğu bir yolculuğa çıkmak varken,   hala neden sanal mutluluklardayız.  Gerçek mutluluklar adına, Buradayım, yolun başında Bekliyorum... Demek adına,  hepinize sanalsız gerçek mutluluklar diliyorum Kalın sağlıcakla…
Ekleme Tarihi: 23 Temmuz 2024 - Salı
Mehmethan AKAN

Teknoloji ve Sanal Mutluluklar

Merhaba sevgili okurlarım…   Teknolojik çağda yaşamanın kolaylığı ve güzelliği kadar dezavantajlarını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Yaşı kemale ermiş olanlarımızın çoğunun belleğinde çocukluk yılları sis perdesi gibi aralanır durur.   Bizleri ta…  Eskilere götürür. Asker, arkadaş ve dost mektuplarının, sevda ve aşk namelerinin gönül duygularıyla süslendiği, heyecanla titreyen ellerin mektup kâğıdını nakış nakış işlediği o güzelim yıllara…

 

               Yalnız radyonun ve siyah beyaz ekranın dışında hiçbir şeyin olmadığı, iletişimin sadece mektupla veya postane’de kuyrukta saatlerce beklemek pahasına bağlanma şansını bulmuş isek görüşebileceğimiz zamanları ifade etmek istiyorum. Sanal söylem ve gönderileri değil interneti, msn’i, telefon mesajlarını veya uzaktan kamerayla görerek hislerini aktarmanın ötesinde gönülde yer edinmiş yâre seviyorum demek için bile tespiti vücutla yan yana gelerek, görerek ve hissederek konuşulan zamanları yazıma dâhil etmek istiyorum.

 

Aşkları, sanal âlemde çok ani başlayan ve biten,  Chat’te uğruna ölünebileceğini bildirdiği ancak 2 ay sonra tekmeyi savurduğu ve ilişkisini bitirdiği manasız ve anlam kazanamamış sevdaları yaşıyor birçok insanımız. Gerçek zamanların tadı yok...  Sadece gerçek olmayan mutlulukların ve dur durak bilmeden ilerleyen teknolojinin sunduğu nimetlerin tadına inanıyoruz...

Sanal âlemde; Teknoloji ilerlerken kendisiyle beraber insan gücünü sıfıra düşürmekle kalmıyor.  Teknolojik güç, yeni imkânlar, yeni sektörler, hatta yeni düşünceler oluşturuyor. Yeni arayışlar, sanal aşklar, sanal ilişkiler oluşmaktadır. Eskiden sevgili ile Gözler kenetlendiğinde Aşka küskün yüreklerde kelebekler uçuşurdu, yazın bitiminde bahar yaşanırdı. Adını koyamadığın, nereye baksan onu gördüğün, kiminle konuşsan onun olduğu, onun olduğu zaman herkesin umursanmaz sayfalarda kaldığı,  her anın onunla yaşandığı, her paragrafın onunla başladığı ve her makalenin onunla bittiği ve yıllar geçse de asla canlılığından ödün vermeyen kökboyası gibi renklenmiş Anadolu gibi destansı motiflerle bezenmiş aşklar vardı.

Emeğin ve duygunun kutsanmadığı Sanal âlemde yaşanan aşikâr birlikteliklerin, iftira,  korku ve şantajlarla dolu aşkların iffetsizliğine inat, Gizemli ve kutsal sevdanın kimsecikler tarafından bilinmesi istenilmezdi. Yiğit sevdasına kul olurdu, yalancı aşkları ve tükenmiş sevdaları belleğinin karanlığına gömüp, inadına seni kimse görmesin, seni kimse bilmesin “Benimle kal, benim ol” derdi. Her an onun adını haykırmak ona hayranlığını anlatmak isterdi.

 Mutluluğun deniz mavisi renklerinin sevgiliye yakıştırılmadığı sanal ilişkiler kısa ömürlü ve menfaatler üzerine kurulduğu için sonunda her iki tarafta üzülerek ayrılmak durumunda kalmakta ve uçsuz bucaksız masmavi deryadan bir damlacık nasiplenmeden ilişkiler son bulmaktadır. Her evde internet var.  Ancak;  yetersiz geliyor ki, internet kafeler tıka basa dolu,  Nedense, uçsuz bucaksız zaman yolculuğunda geriye bir iz bırakmak, bir üretim de bulunmak veya bir eser yaratmak aklımıza gelmiyor varsa yoksa sanal mutluluklar kemiriyor zihnimizi…

İnsan, böyle durumlar da tepki vermeli diye düşünüyorum, hayatı yakalamak, dolu dolu yaşamak ve üretmek yerine nedense sanal mutlulukları yaşamayı seviyoruz. Yolda, arabada, işte alışverişte her yerde insanlar gerçek mutluluklardan uzaklaşıp telefonla mesaj yazmaktan veya internet kafelerde oyun oynamaktan bıkmıyor, usanmıyor. Zamanın su gibi acımasızca akıp gittiğini de fark edince yapacak bir şey kalmıyor. Hâlbuki insanın artıları ve eksileriyle barışık olması ve önce sorunlarını çözmesi gerekir. Hatta İnsanın kendisiyle hesaplaşması gerekir…

Nedendir bilmem sevgili okurlarım… Bugün kalemim duygu yüklü, Teknolojiye karşı değilim. Ama sanal mutlulukları sevmiyorum. Çocukluk yıllarımızda güzel bir gazel vardı. “ Bir dağ ne kadar yüce olursa bir kenarı yol olur, bir yiğit ne kadar kahraman olursa sevdiğine kul olur” sözleriyle başlardı. Eskilerin sözlerinde de mana vardı. Türküler bir sevdaya dayanır bir hikâye den alırdı gücünü. Her ağıt bir yaşanmışlığı sunardı dağarcığımıza. Şimdi soruyorum sizlere…

Sanal mutlulukların yerine gerçek duyguları yaşamak gerekmez mi?  Bir kalbi keşfetmenin hazzı varken,  nefes nefese gecelere,  sevdaya uyanan sabahlara, bitimsiz günlere davet etmek varken,  el ele, aşkın ve tutkunun en koyusunu yaşamak, Bir tende erimek,  Menzili olmadan,  nereye varacağı sorulmadan, sevdanın kılavuz olduğu bir yolculuğa çıkmak varken,   hala neden sanal mutluluklardayız.  Gerçek mutluluklar adına, Buradayım, yolun başında Bekliyorum... Demek adına,  hepinize sanalsız gerçek mutluluklar diliyorum Kalın sağlıcakla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.