İhsan Yılmaz
Köşe Yazarı
İhsan Yılmaz
 

KENDİNİ ÖLDÜREN YAŞAM

Sevgili okurlarım hayatımızda eksik olmayan sözcüklerin başında “Neden, niçin ve keşkeler” gelir. Zaman zaman bu sözcükleri kullanmaktan pek hoşlanmasak ta, bu bir gerçek ki, kullandığımız cümlelerin takısıdır. Çünkü herkesin kendisine sorduğu soruların başında “yaşam nedir” diye gelir.  Yaşam kaçınılmaz zorluklarla dolu bir serüven olarak akışkanlığını korumaktadır. Gençliği ise bu serüvenin başkahramanları olarak anlamlandırmak mümkündür. Günümüzün hastalıklı sistemi ise insan ve doğa dışında her şeye hizmet etmektedir. Bir yerde insanların ölüm biçimleri oranın sisteminin aynasıdır. Ülke geneli ve ilçemiz özelinde insan yaşayışı ve yaşamını yitiriş şekli ise tam bir vahşeti bizlere yansıtmaktadır. İntihar ise bu sistemin artık yaşatılmayacağının göstergesi olmaktadır. Yaşamına son vermek aslında kapitalist modernizme son verme isteğinden kaynaklanmaktadır. Ve buna karşı mücadele etmeden yaşanılmayacağı gerçeğiyle yaşanmaktadır. Son zamanlarda ise, gençlerin işyerlerine yönelik silahlı saldırıları, gözdağı korku imparatorluğu yayma çabaları yaygınlaşmaya başladı.     Peki intihar nedir? Diye sormak gerekirse yaşamanın kendisi bir intihar haline gelmiş iken intihar etmek nasıl bir kavranma ihtiyacına gebedir? Bir insan neden intihar eder, intihar etmek nasıl bir duygu? İnsanın içi ürperiyor bunu düşündükçe. Düşünün genç yaşta canına kıyıyorsun, bir daha sevdiğin insanları göremeyeceksin, sevdiğin insanlar seni görmeyecekler, nefes alamayacaksın, bir daha dünyayı, insanları göremeyeceksin, çiçekleri koklayamayacak, birine âşık olamayacaksın. Bu dünyada sonsuzluğa doğru uçup gitmek ne garip bir duygu. Herkesin şaşıp, kaldığı bir gerçektir ki, bir insanın yaşamına son vermesi ne gariptir. Gitmek veya kalmak arasında, karar vermesi kadar zor bir şey olamaz, çünkü her şeye son veriyorsun o çıkışsızlığı iliklerine kadar yaşıyorsun. Eline diken batsa canın yanarken, canını bile yok sayabiliyorsun. Ve ani bir kararla ölümü parmakların ucunda his etmek, beklide dünyanın en büyük acılarına son vermek için gel-gitlerin yaşandığı son anlardır. *Son zamanlarda bölge genelinde gençlerin merak sardığı silah ve silahlı oyunlarının boyutunu şimdi görmeye başladık. Yakın zamanda yaşanan iki olayın örneklerini yazmak istiyorum. Silvan ilçesinde akşam saatlerinde eline silah alıp bir işyerlerinin önünde havaya sıkması ne demek, bu gençlerin eline kim silah verdi. Gençlerin hayatı neden şimdiden karartılıyor. Mafya üzentisi mi? yoksa   Bir hafta sonra yine aynı cadde üzerinde ellerinde silah olan gençler, bir işyerinin karşısına geçip havaya atış açılıyor. Bunun üzerine işyeri sahipleri ile bu gençler arasında kavga çıkıyor. Birileri gençlerin eline neden silah veriyor. Bölgede yeni bir kuşak mı? yaratılmak isteniyor. Gençleri iş ve eğitime yönlendirmek yerine, neden uyuşturucu ve silaha yönlendiriliyor.   Bu durumda gerek patolojik gerek nörolojik gerekse psikososyal/çevresel faktörleri düzenlemek gerekir. Gençlerin Yapabileceği ve öncelikli konulara-alanlara gençliği yönlendirmek gerekmektedir. Mevcut sorunlardan dolayı yetkililere büyük görevler düşüyor. Örneği öğrencilerin sınav kaygıları var. Öğrencileri sınav kaygılarından kurtulmanın yöntemleri de vardır. Ancak kimse gençleri, ve öğrencileri düşünmüyor. Herkes koltuğuna yapışmış, aman ha koltuğum elden gitmesinde bırakım kardeşim bu koltuklar geçici koltuklardır. Bu gençleri topluma kazandırın.  Oysa bu sorunların çözümü konusunda yetkililerin önlem alması gerekiyor. Öğrenciler sınava erken girmek ve yaşadıkları stresten kaynaklı oluşan unutkanlıklarına karşın tedbir alınması gerekiyor. Gençlerin eline silah değil kalem verin, iş imkanını sağlayın. Bu mağduriyetlerin yaşanmaması ve başka canların yitirilmemesi açısında önem arz etmektedir. Sağlam bir birey yapısının temel yapı taşları anne ve babalardır. Anne ve Babanın Çocuklarına Karşı Görevleri Aile yuvasının süsü ve mutluluk kaynağı olan çocuk, anne ve babaya Allah'ın bir emanetidir. Anne ve baba çocuklarının terbiyesinden hem Allah'a, hem de topluma karşı sorumludur. Anne ve babanın çocuklarına karşı başlıca vazifeleri şunlardır: - Çocuklarını sağlıklı olarak besleyip büyütmek, çocukların beden ve ruh sağlığını korumak, - Çocuklarına haram lokma yedirmemek, Peygamber Efendimiz: “Allah yolunda harcanan paraların sevabı en çok olanı, aile fertlerine harcanan paradır.” (114) buyurmuş. “Bir insanın bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerini ihmal etmesi günah olarak kendisine yeter.” (115) uyarısında bulunmuştur. - Çocuğuna güzel bir ad koymak, - Çocuğu iyi terbiye etmek, ona ahlâk yönünden güzel örnek olmak, Peygamberimiz: “Hiç bir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.” buyurarak çocuk terbiyesinin önemini belirtmiştir. - Çocuğu okutmak, geçimini sağlayıcı bir meslek sahibi yapmak, Hz. Ali şöyle demiştir: “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için yetiştiriniz. Çünkü onlar, sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır.” - Çocukları sevmek, onlarla ilgilenmek. Çünkü çocukların yemek, içmek kadar sevgiye de ihtiyaçları vardır, Peygamber Efendimiz çocukları çok sever ve onlarla ilgilenirdi. - Çocuklara sevgi gösterirken, hediye verirken ayırım yapmamak, eşit ve adaletli davranmak, - Evlenme çağına geldikleri zaman çocukları evlendirmek,             Bugün ne yazık ki aileler çocuklarını yaşama karşı mücadele etmekten uzak tutarak onlara iyilik yaptıklarını zannediyorlar. Oysa onlara ne büyük bir kötülük ettiklerinin farkında bile değiller. Bugün mücadeleden uzak duran her genç, ya uyuşturucu bataklığına sürükleniyor, ya hayatın çıkmaz sokaklarında kaybolup gidiyor, ya zengin olma hayalleriyle kafayı yiyor, ya da bu yakın zamanda canına kıyan gençler gibi hayatın anlamsızlaştığı sonucuna vararak canına kıyıyor. Şu bir gerçek ki, sebep her ne olursa olsun bir insan çıkışsızlığa sürüklenmeden, bütün umutlarını yitirmeden intihar etmez. Çocuklarını mücadeleden uzak tutan aileler ne yazık ki ya çocuklarını paramatik olarak görüyorlar ya da geleceğin büyük adamı… Ve bu kafayla gençlerin duygu ve düşüncesi, hayata bakışı ve beklentisi kimsenin umurunda değil. Kapitalist sömürü sisteminde yani insanın insanlıktan çıktığı bu sistemde gençlerimiz, hayat dolu olmaktan uzaklaşıp ya yoz bir kültüre saplanıyor ya da hayatlarının baharında çeşitli sebeplerle canlarına kıyıyorlar, ama ne yazık ki bu sebepler çok basit sebepler yani telafisi mümkün sebepler. Temiz ve dürüst kalmayı başaranlar ise yine mücadele ruhu ile dolu gençlerimiz oluyor.   Bırakalım artık, başkalarını suçlayacağımız yerde birazda kendimize arayalım suçu, bu gün bu yaşanan intiharların tek suçlusu sizsiniz, bizleriz, yani ailelerdir. Bizlerin duyarsızlığı çocukları ilgisiz bırakmak değil midir?   Bugün gençlerimizin bu duruma düşmesinin sebebi hem ailelerdir, hem de içinde bulunduğumuz sistemin ta kendisidir. Bu insanlık dışı çürümüşlüğe bir son vermediğimiz sürece daha çok canımız yanacak, aileler çocuklarını mücadeleden uzak tuttuğu sürece daha çok gencecik fidanlar dalından koparılacak. Çocuklarınızın mutluluğunu istiyorsanız onları insanlık dışı sömürü koşullarına itelemek yerine mücadelede kendisini var etmesine izin vermelisiniz. Onların duygu ve düşüncelerini yok saymak yerine, onların da toplumda bir varlık hem de önemli bir varlık olduğunu görmeliyiz. Canımızı alan sistemin karşısında ağlamak sızlanmak yerine, daha çok canımızı kaybetmemek için biz de bu sistemin can damarını kesmek zorundayız. Gençler Ölmesin, Yaşasın… Saygılarımla
Ekleme Tarihi: 10 Mayıs 2024 - Cuma
İhsan Yılmaz

KENDİNİ ÖLDÜREN YAŞAM

Sevgili okurlarım hayatımızda eksik olmayan sözcüklerin başında “Neden, niçin ve keşkeler” gelir. Zaman zaman bu sözcükleri kullanmaktan pek hoşlanmasak ta, bu bir gerçek ki, kullandığımız cümlelerin takısıdır. Çünkü herkesin kendisine sorduğu soruların başında “yaşam nedir” diye gelir. 

Yaşam kaçınılmaz zorluklarla dolu bir serüven olarak akışkanlığını korumaktadır. Gençliği ise bu serüvenin başkahramanları olarak anlamlandırmak mümkündür. Günümüzün hastalıklı sistemi ise insan ve doğa dışında her şeye hizmet etmektedir. Bir yerde insanların ölüm biçimleri oranın sisteminin aynasıdır. Ülke geneli ve ilçemiz özelinde insan yaşayışı ve yaşamını yitiriş şekli ise tam bir vahşeti bizlere yansıtmaktadır. İntihar ise bu sistemin artık yaşatılmayacağının göstergesi olmaktadır. Yaşamına son vermek aslında kapitalist modernizme son verme isteğinden kaynaklanmaktadır. Ve buna karşı mücadele etmeden yaşanılmayacağı gerçeğiyle yaşanmaktadır. Son zamanlarda ise, gençlerin işyerlerine yönelik silahlı saldırıları, gözdağı korku imparatorluğu yayma çabaları yaygınlaşmaya başladı.    

Peki intihar nedir? Diye sormak gerekirse yaşamanın kendisi bir intihar haline gelmiş iken intihar etmek nasıl bir kavranma ihtiyacına gebedir?

Bir insan neden intihar eder, intihar etmek nasıl bir duygu? İnsanın içi ürperiyor bunu düşündükçe. Düşünün genç yaşta canına kıyıyorsun, bir daha sevdiğin insanları göremeyeceksin, sevdiğin insanlar seni görmeyecekler, nefes alamayacaksın, bir daha dünyayı, insanları göremeyeceksin, çiçekleri koklayamayacak, birine âşık olamayacaksın. Bu dünyada sonsuzluğa doğru uçup gitmek ne garip bir duygu.

Herkesin şaşıp, kaldığı bir gerçektir ki, bir insanın yaşamına son vermesi ne gariptir. Gitmek veya kalmak arasında, karar vermesi kadar zor bir şey olamaz, çünkü her şeye son veriyorsun o çıkışsızlığı iliklerine kadar yaşıyorsun. Eline diken batsa canın yanarken, canını bile yok sayabiliyorsun. Ve ani bir kararla ölümü parmakların ucunda his etmek, beklide dünyanın en büyük acılarına son vermek için gel-gitlerin yaşandığı son anlardır.

*Son zamanlarda bölge genelinde gençlerin merak sardığı silah ve silahlı oyunlarının boyutunu şimdi görmeye başladık. Yakın zamanda yaşanan iki olayın örneklerini yazmak istiyorum. Silvan ilçesinde akşam saatlerinde eline silah alıp bir işyerlerinin önünde havaya sıkması ne demek, bu gençlerin eline kim silah verdi. Gençlerin hayatı neden şimdiden karartılıyor. Mafya üzentisi mi? yoksa  

Bir hafta sonra yine aynı cadde üzerinde ellerinde silah olan gençler, bir işyerinin karşısına geçip havaya atış açılıyor. Bunun üzerine işyeri sahipleri ile bu gençler arasında kavga çıkıyor.

Birileri gençlerin eline neden silah veriyor. Bölgede yeni bir kuşak mı? yaratılmak isteniyor. Gençleri iş ve eğitime yönlendirmek yerine, neden uyuşturucu ve silaha yönlendiriliyor.  

Bu durumda gerek patolojik gerek nörolojik gerekse psikososyal/çevresel faktörleri düzenlemek gerekir. Gençlerin Yapabileceği ve öncelikli konulara-alanlara gençliği yönlendirmek gerekmektedir.

Mevcut sorunlardan dolayı yetkililere büyük görevler düşüyor. Örneği öğrencilerin sınav kaygıları var. Öğrencileri sınav kaygılarından kurtulmanın yöntemleri de vardır. Ancak kimse gençleri, ve öğrencileri düşünmüyor. Herkes koltuğuna yapışmış, aman ha koltuğum elden gitmesinde bırakım kardeşim bu koltuklar geçici koltuklardır. Bu gençleri topluma kazandırın.  Oysa bu sorunların çözümü konusunda yetkililerin önlem alması gerekiyor. Öğrenciler sınava erken girmek ve yaşadıkları stresten kaynaklı oluşan unutkanlıklarına karşın tedbir alınması gerekiyor. Gençlerin eline silah değil kalem verin, iş imkanını sağlayın. Bu mağduriyetlerin yaşanmaması ve başka canların yitirilmemesi açısında önem arz etmektedir.

Sağlam bir birey yapısının temel yapı taşları anne ve babalardır.

Anne ve Babanın Çocuklarına Karşı Görevleri

Aile yuvasının süsü ve mutluluk kaynağı olan çocuk, anne ve babaya Allah'ın bir emanetidir. Anne ve baba çocuklarının terbiyesinden hem Allah'a, hem de topluma karşı sorumludur. Anne ve babanın çocuklarına karşı başlıca vazifeleri şunlardır:

- Çocuklarını sağlıklı olarak besleyip büyütmek, çocukların beden ve ruh sağlığını korumak,

- Çocuklarına haram lokma yedirmemek,

Peygamber Efendimiz: “Allah yolunda harcanan paraların sevabı en çok olanı, aile fertlerine harcanan paradır.” (114) buyurmuş.

“Bir insanın bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerini ihmal etmesi günah olarak kendisine yeter.” (115) uyarısında bulunmuştur.

- Çocuğuna güzel bir ad koymak,

- Çocuğu iyi terbiye etmek, ona ahlâk yönünden güzel örnek olmak,

Peygamberimiz: “Hiç bir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.” buyurarak çocuk terbiyesinin önemini belirtmiştir.

- Çocuğu okutmak, geçimini sağlayıcı bir meslek sahibi yapmak,

Hz. Ali şöyle demiştir: “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için yetiştiriniz. Çünkü onlar, sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır.”

- Çocukları sevmek, onlarla ilgilenmek. Çünkü çocukların yemek, içmek kadar sevgiye de ihtiyaçları vardır,

Peygamber Efendimiz çocukları çok sever ve onlarla ilgilenirdi.

- Çocuklara sevgi gösterirken, hediye verirken ayırım yapmamak, eşit ve adaletli davranmak,

- Evlenme çağına geldikleri zaman çocukları evlendirmek,            

Bugün ne yazık ki aileler çocuklarını yaşama karşı mücadele etmekten uzak tutarak onlara iyilik yaptıklarını zannediyorlar. Oysa onlara ne büyük bir kötülük ettiklerinin farkında bile değiller. Bugün mücadeleden uzak duran her genç, ya uyuşturucu bataklığına sürükleniyor, ya hayatın çıkmaz sokaklarında kaybolup gidiyor, ya zengin olma hayalleriyle kafayı yiyor, ya da bu yakın zamanda canına kıyan gençler gibi hayatın anlamsızlaştığı sonucuna vararak canına kıyıyor.

Şu bir gerçek ki, sebep her ne olursa olsun bir insan çıkışsızlığa sürüklenmeden, bütün umutlarını yitirmeden intihar etmez. Çocuklarını mücadeleden uzak tutan aileler ne yazık ki ya çocuklarını paramatik olarak görüyorlar ya da geleceğin büyük adamı… Ve bu kafayla gençlerin duygu ve düşüncesi, hayata bakışı ve beklentisi kimsenin umurunda değil.

Kapitalist sömürü sisteminde yani insanın insanlıktan çıktığı bu sistemde gençlerimiz, hayat dolu olmaktan uzaklaşıp ya yoz bir kültüre saplanıyor ya da hayatlarının baharında çeşitli sebeplerle canlarına kıyıyorlar, ama ne yazık ki bu sebepler çok basit sebepler yani telafisi mümkün sebepler. Temiz ve dürüst kalmayı başaranlar ise yine mücadele ruhu ile dolu gençlerimiz oluyor.

 

Bırakalım artık, başkalarını suçlayacağımız yerde birazda kendimize arayalım suçu, bu gün bu yaşanan intiharların tek suçlusu sizsiniz, bizleriz, yani ailelerdir. Bizlerin duyarsızlığı çocukları ilgisiz bırakmak değil midir?

 

Bugün gençlerimizin bu duruma düşmesinin sebebi hem ailelerdir, hem de içinde bulunduğumuz sistemin ta kendisidir. Bu insanlık dışı çürümüşlüğe bir son vermediğimiz sürece daha çok canımız yanacak, aileler çocuklarını mücadeleden uzak tuttuğu sürece daha çok gencecik fidanlar dalından koparılacak. Çocuklarınızın mutluluğunu istiyorsanız onları insanlık dışı sömürü koşullarına itelemek yerine mücadelede kendisini var etmesine izin vermelisiniz. Onların duygu ve düşüncelerini yok saymak yerine, onların da toplumda bir varlık hem de önemli bir varlık olduğunu görmeliyiz. Canımızı alan sistemin karşısında ağlamak sızlanmak yerine, daha çok canımızı kaybetmemek için biz de bu sistemin can damarını kesmek zorundayız. Gençler Ölmesin, Yaşasın… Saygılarımla

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.