“YARADILIŞTA” söz vardı. Yüce Allah ol dedi ve her şeyi oldurdu. Bu gün artık bilim, sözlerin insan üzerindeki etkilerini araştırdığında bu olağanüstü gücün kanısına bir kere daha varmıştır. Söz söylemek gerçek bir sanattır. Sözler bir süre sonra yargılara, yargılar kararlara, kararlar inançlara İnançlar da insan ruhunda kesin bir yapılanma ’ya dönüşerek yerini alıyor. İnsan olmanın bile zor olduğu günümüzde artık "Doğru sözlere" ihtiyacımız var. İnsanın daha çok sevmesine, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru işler yapmasına ve hatta kendi kaderini kontrol altına almasına yardımcı olacak sözlere…
" Doğru söz" geçek sözdür. Tarihi değiştiren sözler var. İsa, "Tanrı'nın Saltanatının yeryüzünde kurulacağını" söylediğinde, Onun peşinden milyonlarca insan "Komşunu kendin gibi sev" sözlerindeki olağanüstü cazibesine kapılarak onun izinden gittiler.
* Muhammed (S.a.v) "Allah birdir ve O'ndan başka Tanrı yoktur" derken, insanların bütün yaşam biçimlerini değiştirecek anahtar sözü bulduğunu (Cebrail ona söylediği için) pekâlâ biliyordu.
* İkinci Dünya savaşı sırasında Winston Churchill Alman bombardımanı altındaki İngiliz halkına bu savaştaki "En Güzel Saat" budur diyerek en kötü durumlarda dahi sakin olmayı ve sağlıklı düşünmeyi empoze etmiştir.
* Atatürk; "Ya istiklal, ya ölüm" derken aslında İstiklal Savaşının kaderini belirlemiş oluyordu. Türk Ulusuna kendine inanmayı ve güvenmeyi aşılamış oluyordu.
* Gorbaçov, açıklık ve yeniden yapılanma kavramlarını ortaya attığında, hiç kimse birkaç yıl sona komünist rejiminin çökeceğini düşünemezdi
* Fransız ihtilali "Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik" sözleriyle sloganlaştırılmış bir hareketin patlak vermesinden başka bir şey değildi.
* Pir Sultan Abdal “ Kalkın Şaha gidelim” derken kendisine eşlik edip-etmemek ikileminde kalan ve onu anlamayanlara boşuna “Cahille sohbeti kestim” dememişti.
Neticede; İyi düşünülmüş, zamanında söylenmiş bir söz insanlar tarafından anlaşılabilir bir karar haline geldiği zaman işte böyle tarihin akışını değiştirecek etkiler yaratabiliyor. Çünkü insan bir telkin varlığıdır. Söz bir tohumun toprağa ekilmesi gibi bilinçaltına ekilir ve bir süre sonra meyve verir. Söz iyiyse meyve iyi, kötüyse de meyve kötü olacaktır şüphesiz.
Elbette ki, bu etkili sözler rastlantıyla söylenivermiş şeyler değildir. Bu insanlar o sözleri söylemeden önce uzun uzun düşünmüşler, insanların günlük sıradan gerçeklik düzeyini aşmışlar, gerçeğe, öze uygun sözcükleri bulup formüle etmişlerdir. Oysa gündelik hayatta bizler "Kestirip atmak", "Vaziyeti idare etmek" için havadan sudan kavramlarla yaşıyoruz. Bize öğretilenleri hiç düşünmeden klişe halinde tekrar ediyoruz.
Sonuç olarak hayatımız da "Tekdüze, donuk, renksiz ve pırıltısız" sürüp gidiyor. Hayatımıza sokmak istediğimiz kavramları kullanarak bizi yücelten, özümüze yaklaştıran sözleri kullanarak, düşüncelerimizi davranışlarımızı, inançlarımızı yenileyebiliriz. Eğer kendinize "ben dikkatsiz biriyim" etiketini yapıştırırsanız, aksi olmanız imkânsızlaşır. Ben sinirli biriyim dediğinizde bu sözcük bilinçaltınıza bir emir olarak gidecek ve siz her olay karşısında sinirli bir insan gibi tepki vereceksiniz. O halde kendi kendimize olumsuz etiketleri kondurmak tuzağına düşmeyelim. Tam tersine olumlu ve pozitif sözcüklerle kendimizi isimlendirelim. "Ben şanslı insanım", "Ben başarılı insanım" gibi. Hatta bu etiketlendirme bir süre sonra o insanın kimliğini meydana getiren genellemeler haline geliyor. Bunlar kendinizi hangi gözle gördüğünüzü belirten sözcükledir.
İnsanlar kendilerine yönelip sahip oldukları değeri ve içlerindeki güzellikleri bulup çıkarmaya çalışırlarsa; çatışma yerine barış, kin ve nefret yerine sevgi, öldürmek yerine yaşatmayı, bölmek ve bozmak yerine bütünleşmeyi mümkün kılabilirlerdi. Söyleyeceğimiz sözü en güzel şekilde kullanmak, hayatımıza sokmak, sonra da bu sözün ateşlediği hareketle her şeye yeni bir can, yeni bir gerçeklik yaratmak gerekiyor. Yani özümüze uygun bir dünya yaratmak; iyi, güzel, doğru bir dünya! Güzel ortamlarda, güzel sözlerle kalmanız ve güzellikler yaşamanız temennisiyle… Sağlıcakla kalın.