Her beraberliğin başlangıcında, yüreklere birer fidan ekilir. Bir kıvılcım oluşur, bir ışık olur ve yüreğimizi aydınlatır ta. Derinlerine varana kadar. O yürekler birer bahçeye benzer. Göğsümüzün düzüne ektiğimiz bahçemizin verimli olmasını istiyorsak her gün düzenli olarak su vermemiz ve bakım yapmamız gerekir. Hatta fidanımızın etrafındaki yabani otları ayıklamamız ve bu sayede yeşerip büyümesine, gelişmesine ve meyveler vermesine destek olmamız gerekir. Bu desteği sunarken o narin fidanın kırılabileceğini, kuruyabileceğini hatta küsebileceğini göz önüne alarak, yalnız koymamanın ötesinde, Kar, kış, soğuk ve rüzgâr onu etkilemesin diye siper olmak lazım. Tıpkı bunun gibi, aşkın büyüsünü canlı tutmak için de, mevsimlerini anlamalı ve aşkın kendine özgü ihtiyaçlarını tespit edip doyurmalıyız...
ILKBAHAR’ da Âşık olmak saflık dönemine atılan ilk adımdır. Ebediyen mutlu olacağımız hissini verir. Duygu yoğunluğu bizi bilmediğimiz yerler götürür. Büyüsüne kapılırız aşkın. Öyle bir büyü ki; esir eder bizi… Eşimizi sevmemek aklimizin ucundan bile geçmez. Aşkınızın en ufak bir olumsuz yanını bulamazsınız. Her şeyin kusursuz olduğu ve kusursuz işlediği büyülü bir dönemdir bu. Eşimiz her haliyle bize biçilmiş kaftan gibidir. Çok yönlü ve çok bilgilidir. Çok akıllı ve zariftir. Çaba harcamadan beraber halay çeker, dans ederiz. Ruh hali bile bize uygundur. Kendimizi çok şanslı hissederiz. Bu kadar evsafı üzerinde toplayan o olağanüstü insanı bir tek biz bulmuşuz gibi…
YAZ Mevsimin de aşkımızın saflık dönemi bitmiştir. Gözlerimiz açılmıştır. Eşimizin sandığımız kadar bilgili, nazik ve kusursuz olmadığını ve ilişkimizi gözden geçirmemiz gerektiğini anlamaya başlarız. Eşimizin insanüstü bir varlık olmadığı, sıradan insanlar gibi hata yapabilen, aksayan eksikleri olan birisi olarak hayatımızdaki ortaklığının devam ettiğini öğrenmemizle birlikte, yüreğimiz bir devir teslim işlemine başlar ve hislerini her gün bir adım daha öteye geçerek beynimize devreder. Beynimiz, devraldığı hislerimizin esaretinden kurtulup mantığımızın yarattığı şokları, yüreğimize durmaksızın takas etmeye devam eder.
Artık, Yüksek sesler çıkmaya başlar, sürtüşmeler ve düş kırıklıkları belirir. Gereksinim duyduğumuz aşkı almak ve vermek zor olmuştur. Saflık dönemindeki sevgi ve mutluluk dolu halimiz kaybolmuştur. Düşlediğimiz tabloyu bulamamanın üzüntüsü kaplamıştır yüreğimizi. İlişkimiz üzerinde gerçekçi çözümler bulacağımıza hep eşlerimizi suçlamaya başlarız. Aşkın kolay olmadığını, Zaman zaman sıcacık bir güneş istediği gerçeğini görmeyiz. Kendi sevgi ihtiyacımız olduğu kadar eşimizin de ihtiyaçlarını görmemiz gerektiğini unuturuz. Lakin Bunların kendiliğinden oluşmadığını anlamalıyız. Çünkü “ Aşk emek ister”
SONBAHAR’ da aşkımızın sınav sonuçlarını bekleriz. Sihirli bir değneğe ihtiyaç duymayız. Yaz mevsimi boyunca yaptığımız çalışmaların neticelerini tahmin ederiz. Yârin göğsüne ektiğimiz fidanımıza iyi baktıysak, verimli Anadolu toprağı gibi hasadımızı alırız. Meyvelerimizi toplarız. Ufukta Güz mevsimi görünür. Sevdalandığımız eşimizle, altın zamanları yaşarız artık. Gerek kendimizin, gerek eşimizin kusurlarını kabullenen artıları ve eksileriyle barışık olan zengin, doyurucu ve olgun bir dönem yaşamaya başlarız. Ortak paydalarda buluşup, paylaşmayı yaşarız. Yaz boyu çalıştığımız ve emek harcadığımız için yarattığımız aşkın tadını çıkarabiliriz. Ha. Unutmadan… Bunun akside olabilir emek harcamamışsak, sınavı geçemeyiz ve kötü sonuçlar bizi bekler.
KIŞ’ın aşkımızın sıcaklığı uçar, soğumaya başlar. Havası değişir. Kar, kış bastırır. Doğa kendini uykuya çeker, içine kapanır ve dinlenir. Dinlendikçe düşünür ve yenilenir. İlkbahar, yaz ve sonbaharda yaşadığımız ilişkimizden geriye kalan çözümlememiş acılarımızla baş başa kalırız. Hislerimizi arkaya atıp, mantığımızı öne sürmüş beynimizle yüzleşme zamanıdır. Zaman zaman, aşkımız için eşimizden çok kendimize bakmaya gereksinim duyduğumuz zamandır. Aşkımızdan geriye kalan yaraların tedavi sürecidir. Erkeklerin mağaralarına çekilip kışladıkları, karma karışık pişmanlıklar yaşadıkları, Kadınların kuyuların dibine indikleri ve acılarını dindirdikleri zamandır. Hepsinin yüreklerinde kapakların açılıp acıların döküldüğü zamandır.
Evet, sevgili okurlarım… Siz siz olun aşkınızdaki ilkbaharı doyasıya yaşayın. Diğer mevsimleri yaşayacağınız da elbettir. Ancak diğer mevsimlere ilkbaharın kokusunu duygusunu ve atmosferini karşılıklı ve elbirliği ile taşıyın ki; Aşkınız soğumasın. Canlı ve sıcacık kalsın. Aşkınızın Dört mevsiminde de İlkbaharı yaşamanız dileğiyle… Sağlıcakla kalın.