Hayatlarımız bazen tıpkı yarım kalmış bir uçurtma gibi, gökyüzüne yükselmeden rüzgarın esintisinde asılı kalır. Hepimizin içinde bir uhte, gerçekleşmeyen hayallerin, yarım kalan aşklar ve özlemlerin sızısı var. Yalnızca bir uçurtma sahibi olmanın bile bazıları için imkansız olması gibi, bazen en basit özgürlükler bile ulaşılmaz gelir. Gazetemizin Yazarı İhsan Yılmaz’ın sözlerinde dile gelen bu derin acıyı, toplumun içinde bulunduğu yapısal sorunlarla birlikte irdeleyelim.
Kimi toplumlar, özgürlük arayışında kuşaklar boyunca yarım kalmış hikayelerle yüzleşir. Bu toplumların bireyleri, yalnızca sevdikleriyle, tutkularıyla değil, varoluşlarıyla da savaşmak zorunda kalır. Hayatlarının en saf, en masum hayalleri bile, üzerlerine çöken baskılar altında ezilir. Toplumsal sınırların ötesine geçebilmek şöyle dursun, çoğu kez yaşamak istedikleri hayat bile ellerinden alınmıştır.
Aşk ve Özgürlük Arasında Sıkışmış Hayatlar
Aşk, bir insanın en temel, en evrensel deneyimlerinden biridir. Ancak aşık olmak, dilediğin gibi sevmek ve bu sevgiyi özgürce yaşamak her zaman mümkün olmamıştır. Tarih boyunca özgürlüğe, kimliğine ve varoluşuna kavuşamayan bireyler, aşklarını da tam olarak yaşayamazlar. Yaralı bir toplumun bireyinden, özgürce yaşanacak bir aşkı beklemek ne kadar doğru olabilir?
Bir halkın tarihine, kültürüne ve aidiyet duygusuna ket vurulmaya çalışıldığında, bireyler de bu ağır mirasın altında ezilir. Savaşların, zulmün ve ötekileştirmenin gölgesinde büyüyen insan, kendisine bile yabancılaşır. Bu insanlar için aşk, toplumun baskılarıyla sınırlıdır ve çoğu kez yarım kalmaya mahkumdur. Kendi halkına, kültürüne olan sevgisini özgürce ifade edemeyen bireylerin, aşklarını ifade etmeleri de beklenemez.
Umut, Çocukluktan Kalma Bir Isıtıcı
Ancak bu baskılar, hayatı tamamen karartmaz. Çocukluk hayallerimiz, içimizde ışıltılı bir umut taşıyarak, yüreğimizi ısıtmaya devam eder. Çocukken kurduğumuz hayaller, o çocuk saflığında özgürlük ve mutluluğu kucaklamak ister. Kırık dökük de olsa, yarım kalmış da olsa, o uçurtmaların bir gün havalanacağı umudunu taşırız.
İçinde yaşadığımız dünya her zaman kolay değildir. İnsanların çoğu, sevdiklerine, inandıklarına ulaşmak için sayısız engelle savaşmak zorundadır. Savaşlar, yoksulluk, adaletsizlik… Bunların hepsi umutlarımızın önüne set çekse de, yine de bir çocuğun elindeki uçurtmaya bağladığı umut gibi yaşama tutunuruz. Bir gün daha adil bir dünyanın mümkün olacağına dair inancımız, bizi bu yolculukta ayakta tutar.
Ötekileştirme ve Kendi Hayatımızın Önemsizleşmesi
Bu toplumsal düzende, ötekileştirmenin baskısını her gün biraz daha hissederiz. Kendi hayatımız ve varoluşumuz çoğu kez başkalarının istekleriyle şekillenir. Aidiyet hissettiğimiz coğrafyada, kendi kültürümüzden uzaklaştırılmak isteniriz. Bir halkın içinde yaşadığı bu ötekileştirme, bireyin özsaygısını zedeler; kendisini değersiz hissetmesine sebep olur.
Hayatını yaşamak, kendini özgürce ifade edebilmek, bir insanın en temel haklarından biridir. Ancak, tarih boyunca ezilen, sömürülen halklar bu en temel haklardan yoksun bırakılmıştır. İnsanlar, başkalarının hayatlarını daha değerli görmek zorunda bırakılmış; kendi hayatlarına dair hayalleri ve umutları ihmal edilmiştir. Özgürlüğüne ket vurulan bireyler, kendi varoluşlarını hiçe sayan bir toplumun içinde yalnızlaşırlar.
Kendi Hayatını Adamanın Bedeli
Özgürlük için savaşan, sesini duyurmak isteyen bireyler, kimi zaman hayatlarını bu mücadeleye adayarak var olurlar. Bir halkın özgürlüğünü, eşitliğini savunmak adına hayatını ortaya koyanlar, aslında yalnızca kendilerini değil; gelecek nesilleri de düşünürler. Yaşanacak güzel bir hayatın mümkün olması için verilen ödünler, bazen kuşaktan kuşağa geçen ağır bedellerle ödenir.
Baskıya, zulme karşı direnen, özgür bir dünyanın hayalini kuran insanlar, sadece kendi hayatlarını değil, insanlığın geleceğini de özgürleştirmek için çabalarlar. Çoğu kez bu bedeller görünmez, fark edilmez. Ancak bu cesur insanların verdiği mücadele, yarım kalmış hayatlarımızda bir gün uçurtmaların gökyüzüne yükseleceği umudunu taşır.
Özgürlük Uğruna Yarım Kalan Hayatlar
Belki de hiçbirimiz tam anlamıyla bir uçurtmaya sahip olamayacağız, ama umudu yüreğimizde taşımanın kıymetini bilebiliriz. Hayatlarımızda yarım kalmış aşklar, eksik bırakılmış hayaller olabilir; ancak özgürlük umuduyla yaşamak, tüm bu eksiklikleri anlamlandırır.
Bu hayatta yarım kalmışlığımızın, eksikliğimizin içinde, tüm umut ve cesaretimizle yeniden var olabilmek, yalnızca bizim elimizde. Ve biz, yarım kalmış uçurtmalarımızın bir gün özgürce gökyüzüne yükseleceğine inanarak yaşamaya devam ediyoruz.