‘Adın Nevin’ diyordu Diyarbekirli şair Yılmaz Odabaşı, ‘Yenik Serçe’ şiirinde…
‘Adı Nevin, hüzün kokar ve korkardı geceleyin...’
“O, kanadı kırık bir kuştu,
gülümserken vurulmuştu.”
Adı Helin diyordu Diyarbekirli Gazeteciı Mahmut Bozarslan…. ’Adı Helin, acı kokardı geceleyin’…Bizim kızın adı Helin…O da ‘Yenik bir serçe’idi...Bu dünyaya Çingene kızı olarak gelmekle zaten hayata yenik başlamıştı Helin…Nevin’i kimse gülümserken görmemişti ama Helin’in fotoğrafını çekerken sessizce gülümseyişini yakalayabilmiştim…Boncuk gözleriyle etrafa ışık saçan ‘Yaralı Serçe’yi... Annesinin çakmak gözlerinden dökülen yaşlara anlam veremeden bakmıştı bana ve coğrafyanın hüzün katibi fotoğraf makinama… Daha kaç ay öncesine kadar fakir ama mutlu bir aileydiler, annesiyle babasıyla kardeşleriyle Niyazi dedesiyle… Çobanlıktı, tarla bekçiliğiyle, Allah ne verdiyse çalışıp Helin’i ve kardeşlerini geçindirmeye çalışıyordu babası, artık olmayan babası… Özlemi Helin’in boncuk gözlerine yansıyan babası…Yine bir gün evden çıktı babası çıkar çıkmaz yere yığıldı...O göğsüne kurşunu yemiş, Helin’den hayatının daha ilk yıllarında ikinci bir gol yemişti hayattan…Ailesiyle birlikte ölümden kaçarak Silvan’a sığınan Helin’in babası, burada yakalanmıştı ölüme…Kalbinden tek kurşunla vurulmuştu…Yardımına koşan halası da tek kurşunla….Kim mi vurmuş? Aileye göre devlet, devlete göre PKK… Önemli mi ? Helin’in babasını geri getirecek mi? Önemli mi vuran için? Giden Helin’in babasıydı nasılsa… Nasıl da severdi Helin’ini…Ama artık yok ve bir daha hiç olmayacak…Bir daha eve gelince Helin koşup kucağına atlayamayacak…Yaşı belki 4 belki de 5…Fotoğrafını çekmeye çalışırken aklıma Cizreli Berfin geldi…Aynı kaderi paylaşan Berfin…Sanki bu dünyanın en ağır dertlerini çekmek için doğmuşlar…Gülümsemesine bakmayın, biraz sonra makinadan korkup annesinin arkasına saklanacak… ’Akranları bilmem ne yaparken…’ diye klişe bir cümle kullanacağım ama akranları umurunda değildir… Akranları o ‘bilmem ne’lerini yaptıktan sonra babalarına koşacaklar ama Helin’in artık babası yok… Yaşadıkları mahalledeki olaylardan kaçıp sığındıkları inşaatta, ailesinin neşesi olmaya devam ediyor…Tabi adına neşe denirse….Hani Yusuf Hayaloğlu diyordu ya, ‘Asıl sancı sabah uyandığında bütün odaları boş görünce koyarmış’… Çuvaldan bozma bir perdeyle yaptıkları odaları boştu ama Helin henüz farkında değildi… Çünkü ‘O bir yenik serçeydi’…Çünkü yaşananlar bir savaş değil, Çingene kızının boncuk gözlerindeki hüzündür….
Helin genç güzel bir kız arada 9 yıl geçmesine rağmen babasının vurulduğu günü dün gibi hatiriliyor, babası geriye sadece resimlerini bıraktı. Giderken bile bir hoşçakal diyemeyişine yandı Helin, her sabah güneş yeniden doğar, bin bir umutla, bir sabah bir sabah çıkar gelir diye bekliyor cam kenarında. Cam kenarında İçindeki umudu yutirmeyelenler bin selam olsun...