Merhaba sevgili okurlarım çok sevdiğim ve benim için değerli olan sevgili dostum Ciran Tigran’ın Silvan ilçemizle ilgili yazmış olduğu hikâyeleri sizle paylaşmak istedik bu yazıyı okuduğumda gerçekten çok keyif aldım. Eminim ki siz değerli okuyucularımda en az benim kadar keyif alacaksınızdır.
Ne viyana senfoni orkestrasında...
Ne Bremen’deki mızıkacılarda.
Nede Kremlindeki kızıl ordu müzik topluluğunda, onlar gibi bir birini
tamamlayan enstrümanları bir uyum içinde çalan bir ikiliyi
göremezsiniz. Bu müzik emekçileri bu sanattı İlçemizde icra
ediyorlardı...
Davulu çalan, karizmatik ve de kendi ırkına tezat beyaz tenli, hafif
sarışın, heybetli görünümlü, birazcık göbekli, azda kel, bu
fiziğiyle ve ciddi adam suratıyla onu Ankara’dan görseydiniz kesinlikle
bir bürokrat olduğunu düşünürdünüz. En hareketli folklorik figürlerde
bile davul çalarken, tokmağı ellinde ama asla yüzünde bir
ciddiyetsizliğin izini göremezdiniz.
Beyefendi bir duruş sergilerdi, kendilerine atılan paralara bile göz ucuyla bakmaya bile
tenezzül etmezdi, Silvan’a mal olmuş asil bir yerliydi hüko,
zurnaya hayat veren o değerli insan, anlatmaya
çalıştığım o mümtaz insanın aksine kendi ırkının tüm karakteristik
özeliklerini tam taşıyan, esmerden de öte ten rengi, şapkalı
çelimsiz, dudaklarının etrafı her zaman tükürüklü, ama güleç yüzlü ve
kocaman, bir yürek sahip ve etrafına her zaman neşe saçan vakur ve
neşe dolu bir insan büyük bir zurna ustası olan Sıdo,
Evet sevgili okurlarım yukarda anlatmaya çalıştığım bu
ikili, Silvan’ın öz kültüründen gelen asil mırtıv kardeşlerimizden olan
davulcu hiko (Hikmet Gezer) ile zurnacı Sıdo (Sıdık Gezer) den başkası
değiller. Sadece davul zurna çalmıyorlardı. Onlar bir şehrin hayat
felsefesine ve yaşam biçimine yön veriyorlardı.
Bence, bizzat kendim şahit olduğum bir anımı anlatayım; Bir gün yaşı 60’ı geçmiş bir
Silvanlı amcamla Silvan’ı konuşuyorduk, Söz gitti, geldi hiko ile
Sıdo’ya düğünlerde onlarla neler yaşadıklarını, neler yaptıklarını
anlattı.
O anlatırken ben amcanın gözlerinden sanki bir öz kardeşi
veya öz evladına duyulan sevgiyi gördüm. Hatta o amca kelimeler ağzında
dolandırdı ve gözlerinden iki damla yaş döküldü. Şimdi size
soruyorum hangi şehir kültüründe böyle bir sevgi ve şefkat vardır? Bu
ikili sadece müzik değil, melodilerinde onlara sevgi, aşk, acı
mutluluk, ayrılık, kardeşlik duygularını da enjekte ediyorlardı.
Sevgili kardeşlerim, başka şehirlerde mırtıv diye aşağılanan ve izole
edilen insanlar, Silvan’da ise onlar için gözyaşı dökülecek kadar
seviliyorlardı. Hatta ben çok iyi biliyorum çoğu Silvanlı kadınlar
evlerine gelen mırtıv kadınlara çocuklarını emzirdiklerini
biliyoruz. Sizde bilirsiniz sanırım.
Ondandır biz Silvanlılarda biraz mırtıvlık var, bazen durup dururken oynarız veya ağlarız.
Gerçekten geçen ayarda Silvanlı olan ve İsveç’te bulunan Mustafa Ölçer, abimiz bir sünnet
düğünleri için, sevgili Sıddo ile Hıko ağabeylerimizi özel davetiye göndererek, tüm masraflarını üstlenerek onları dünyanın en demokratik ülkelerinden birine yani İsveç’e götürerek, en güzel şekilde ağırlamıştır. Bu iki büyük insan bence sosyolog ve ustayı
onure etmiştir. Ve orda ki Silvan gönülleri ile buluşturdular. Yukarıdaki
cümlemden sonrada yazacak bir şeyde kalmadı sanırım.
Bir dahaki yazımda kaleme alacağım başka bir Silvan efsanesinde buluşmak
dileğiyle, hepinize sevgi ve saygılarımla…
Sevgili dostum Ciran Tiğran yüreğine sağlık…