Bundan birkaç yıl önce “Şam’ı 24 saat içinde alacağız, Emevi Camii’nde namaz kılacağız” diyenler, şimdi bu vaadin gölgesinde politika üretmenin yollarını arıyor. Büyük lafların büyük göçüşü de olur elbet. Siyasi söylemle sahadaki gerçekler arasında açılan derin uçurumun sonuçlarını bir kez daha izliyoruz.
Erzurumlu MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a apar topar gitmesi ve HŞT (Hareket-i Şam Teşkilatı) lideri Coloni’nin arkasında saf tutması, Türkiye’nin diplomatik manevralarında ince bir çöküşün, sert bir realitenin kabulü anlamına geliyor. O gün büyük rüyalar görenler, bugün ayaklarına taş değmesin diye hızlı adım atmaktan çekinmiyorlar.
Coloni’nin Gölgeli Pazarı
Coloni, tam bir pazar üçkağıtçısı. Bütün dengeleri gözetiyor, esnekliğini pazarlıklarında avantaja dönüştürüyor. Bir gün burada, ertesi gün başka bir yerde. Tam “Şam’ın hakimi” havasına girmişken, birkaç hafta sonra ortada olmayabileceğini o da biliyor. Zaten mesele de burada başlıyor: Biat etmekte gecikenler, el sıkışacak kimse bulamayabilir. İbrahim Kalın’ın hızlı manevrası, bu yüzden bazı çevrelerce “doğru hamle” olarak okunuyor.
Ancak hamlenin zamanlaması, siyasi liderliğin uzun süredir içinde debelendiği çaresizliği de gösteriyor. “24 saatte Şam’a gireriz” söyleminden “Emevi Cami”de Coloni’nin arkasında namaz safına katılmaya uzanan yolculuk, aslında dış politikanın bir bilançosudur.
Politikanın Çifte Gerçekliği
Evet, “dış politikada duygusallık olmaz” denir, pragmatizm övülür. Ancak bu durum, geçmişte büyük sözlerle halkı uyutanların bugün göz göze gelecek yüz bulamamasını değiştirmez. Yıllar önce Emevi Camii’ni fethetme hayali kuranların, bugün bir Merci Cami bulmuş olmaları bir ironi değilse, nedir?
Biat etmekte hızlı davrananlar, kendi politik kredisini de erken tüketir. Çünkü Coloni gibi aktörler, güvenilirlik değil, anlık fayda üzerine oynarlar. Bugün arkasında saf tutturur, yarın kapıyı yüzünüze kapatır. Kalın’ın hamlesi, bu nedenle kısa vadeli bir pansuman olmaktan öteye gitmez.
Hep Aynı Oyun, Farklı Aktörler
Bu coğrafyada pazar üçkağıtçıları hep aynı. Tek değişen isimler. Dün başka bir rüyanın peşinden koşanlar, bugün başka bir pazarlığın parçası olmaya hazır. Ancak halk, bu hamleleri unutmuyor. Şam’ın minarelerinde yankılanan büyük sözler, bugün merci camilerinin gölgeli avlularında yutkunarak söylenen sessiz dualara dönüşüyor.
Diplomasinin, sahadaki kayıpları örtme becerisi olsa da, tarih her adımı not ediyor. Bu hikayede kazanan kimdir bilinmez, ama kaybedenin kim olduğu çoktan bellidir.