On bir ayın sultanı Ramazan, bereketi ve manevi huzuruyla sofralarımıza gelirken, ekonomik zorluklar da kendini daha derinden hissettiriyor. Yükselen enflasyon, artan gıda fiyatları ve alım gücünün düşmesi, dar gelirli vatandaşlar için Ramazan’ın anlamını değiştiriyor.
Eskiden Ramazan denildiğinde akla mis gibi pideler, iftar sofralarını süsleyen et yemekleri ve aileyle geçirilen huzurlu anlar gelirdi. Şimdi ise birçok aile için en temel gıdalara ulaşmak bile zorlaşıyor. Et fiyatlarındaki artış nedeniyle birçok vatandaş iftar sofrasına bir tas çorba, birkaç dilim ekmek ve mütevazı bir yemek koyabilmenin derdine düşmüş durumda.
Sadece evinde ailesini geçindirmeye çalışanlar değil, geçim sıkıntısı nedeniyle çalışanlar da Ramazan’ı zor geçiriyor. Soğuk havaya aldırış etmeden kaldırımlarda ekmek teknesini kuran çiğköfteciler, simitçiler, kestaneciler ve diğer seyyar satıcılar, Ramazan’da da evine ekmek götürmenin mücadelesini veriyor. Akşam ezanına kadar elleriyle yoğurduğu çiğköfteyi satmaya çalışan gençler, soğuk havada müşteri bekleyen pazarcılar ve geç saatlere kadar çalışan emekçiler, hayatın gerçek yüzünü gözler önüne seriyor.
Ramazan, sadece sofralarımızı değil, vicdanlarımızı da bereketlendirmesi gereken bir ay. Yardımlaşmanın, paylaşmanın ve dayanışmanın en önemli olduğu bu dönemde, bir lokmayı bölüşebilmenin kıymetini unutmamak gerekiyor. Komşusu açken tok yatmayan bir toplum olabilmek, Ramazan’ın ruhuna en çok yakışan erdemlerden biri değil mi?
Bu zorlu ekonomik koşullarda, Ramazan’ı layıkıyla yaşamak için dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Belki de bu mübarek ay, sadece oruç tutarak değil, çevremizdeki zor durumdaki insanları görerek, onların yanında olarak ve paylaşarak anlamını bulacak.
Ramazan Sofrasında Fakir İçin Ne Var?
Eskiden iftar vakti bir telaş olurdu; mis gibi pideler alınır, sebzeler seçilir, sofralar neşe içinde hazırlanırdı. Şimdi ise pazara çıkan vatandaş fiyat tabelalarına bakıp bakıp iç çekiyor. Bir kilo domatesin 60 TL, biberin 80 TL, salatalığın 70 TL olduğu bir ortamda, dar gelirli vatandaş ne alacak, ne yiyecek?
Ekmek bile lüks olmuş durumda. Bir kuru ekmek 20 TL, Ramazan pidesi 40 TL'yi bulmuşken, asgari ücretle geçinen bir aile, sofrasını nasıl kuracak? Eskiden Ramazan’da zengin fakir demeden herkes iftarda bir araya gelir, dayanışma içinde olurdu. Şimdi ise insanlar kendi evinde bile sofrasına koyacak yemeği kara kara düşünüyor.
Seyyar satıcılar, çiğköfteciler, kestaneciler soğuk havada, yağmurda, ayakta saatlerce çalışarak evine ekmek götürmenin derdinde. Pazar esnafı bile, "Biz de malı pahalı alıyoruz, mecbur yüksek fiyata satıyoruz" diyor. Hal böyle olunca vatandaş için geriye bir tabak çorba ve kuru ekmekten başka bir şey kalmıyor.
Ramazan dayanışma ayıdır ama bu ekonomik koşullarda dayanışma da zorlaştı. Yardımlaşma kültürümüzü unutmamalı, ihtiyacı olanın yanında olmalıyız. Çünkü bugün sofralarımız boşsa, yarın birbirimize tutunmadan ayakta kalamayız.
Ramazan mübarek olsun ama bereketi herkes için olsun!