Biliyorum beklide çok uzaklara gideceksin, bende kaçış mı? Olacak yoksa kaderinden mi? Geçenlerde seni yine rüyamda gördüm. Çok uzaklara gidiyordun. Hiç kimseye haber vermeden, binlerce kilometre uzaklara kimsenin ulaşamayacağı uzaklara, güneşin battığı yerlere gidiyorsun. Ben her sabah güneşin doğuşunu izlerken, sende güneşin batışını izliyordun. Ne vardı da böyle uzaklara gidecek, oysa senle aynı havayı soluyorduk. Bir birimizi göremiyorduk. Ama senle aynı havayı solduğumu his ederken de mutlu olabiliyordum. Oysa ne zamandan beri içimde bir sıkıntı vardı. Her geçen gün içimdeki sıkıntı büyüyordu. Dün gece seni rüyamda görünceye kadar…
Bizim yörelerimizde kaderimiz doğuştan yazılır be cane, hayatımızı hep başkaları yönlendirir. Bu hayattı hep başkaları için yaşamak zorunda kaldık. Hiçbir zaman bu hayattı kendimiz için yaşamadık. Oysa senle ne güzel bir hayatımız vardı. Ne güzel mutluluğu yakalamıştık, anladım ki mutluluk bana göre değil cane! Bana göre değil…
Ne zaman mutlu olsam arkasında acı çekiyorum. Bu mutsuzlukları küçük yaşlarda yaşamaya başladım cane, mutsuzluğuma en çok babam üzülürdü, çünkü mutsuzluğumun sebebi kendisiymiş gibi kendini suçluyordu. Oysa bu benim alım yazımdı. Elbette bunları yaşayacaktım. Yine bir kış günüydü gözlerim ağlamaklı ve hüzünlü bir akşamüstüydü oturduğum yerde başımı ellerimin arasına aldım, dalmıştım, yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözlerimde canlanırken, canım çok sevdiğim babam durduğu yerde bana bakıyor. Ve yanıma yaklaşıp, bana sarıldı. Senin böyle mutsuz olacağını bilseydim, asla hayatını yönlendirmezdim. Bende babama şunları söyledim senin mutluluğun için, kendi mutluluğumu feda ederek, ben mutlu olmayı düşünmedim…
Anlayacağın cane, benim mutlu olma hakkım elimden alınmış, tıpkı bir bebeğin elinden oyuncağı alınmış gibi…
Hayatımız, yaşantımız veya istediklerimiz hayallerden öte değildi cane değildi…
Biz sadece imkânsızı sevebiliyoruz hayat o kadar acımasız ki ve bu hayatı da bize acımasız kılan da yine insanoğludur. İnsanları ne kadar çok seversen sev, ne kadar çok değer verirsen ver, mutlaka bir gün ter edilecek olan sensin, aslında hak ettikleri değerden fazla değer vermeyeceksin ama sonuçta insanız insanlara insan oldukları için değer veriyoruz.
Hiç inanmamıştım aşkım, hem de hiçbir zaman inanmamıştım. Beni kendime düşman edip kalbimin bir yarsını söküp alıp gideceğine... Benden başka herkes biliyordu oysa senin günün birinde beni yarı yolda bırakıp gideceğini. Şu kahrolası dünyada bir ben vardım zaten, sana inanan, güvenen, seven ve her zaman her şartta destek olan. Ama sen, sana inanmayanları haklı çıkardın ve beni...
Seninle birlikte kurduğum dünyayı yerle bir edip gitmene ne sebep oldu bilmiyorum. Ben yalnızca sana âşık değildim sen benim en iyi dostumdun. Yapılması gerekenleri, atılması gereken adımları birbirimize danışırdık en doğruya beraber ulaşırdık, hayatımızı paylaşırdık. Ağlamaktan da korkmadan! Biliyordum ki; ağladığımda sen yanımda olup gözyaşlarımı silerdin. Artık ağlamıyorum bile. Seninle ilgili her hatıra acıtıyor yüreğimi. Geçenlerde senin sevdiğin acı kahveden içtim, yine senin için fal baktırdım. Falcı falıma bakarak anlattığı sırada duygulanıp, gözlerim yine doldu. Ağlamak istiyordum. Ama ağlayamıyordum. Tıpkı senle birlikte kaderimize ağladığımız gibi ağlamak istiyordum. Bu kez ağlamadım. Çünkü sen yoktun yanımda ağlayamıyordum. Senin sevdiğin hiçbir şeyi yapamıyorum, çünkü canımı acıtacağını biliyorum. Ahmet Kaya’yı dinlemiyorum, senin sevdiğin sanatçıları artık dinlemiyorum dinledikçe her şarkıda sen varsın, her şarkının mısrasında sen varsın, ben artık seni dinlemek istemiyorum. Bütün resimlerimizi kaldırdım. Kimsenin senin hakkında konuşmasına izin vermiyorum. Ve günlük sigara limitim yani zıkkımın limiti iki pakete yükseldi.
Hayatta en nefret ettiğin şeyi yapıyorum yani. Artık uzun yıllar yaşamanın pek anlamı yok öyle değil mi? Ne için yaşayacağım ki!
Seninle birlikte hayallerimi, umutlarımı en önemlisi benliğimi de kaybettim ben. Bir dağ başında bağ evimiz olmayacak, evimizin bahçesinde evcil hayvanlarımız olmayacak artık. Kavun, karpuz bostan ekmeyi de öğrenemeyeceğim. Salonumuzun duvarlarına büyük harflerle baş harflerimizi yazmayacağız yazamayacağız…
Sana sürpriz yapacaktım, yatak odamızın duvarlarını sana yazdığım aşk mektuplarıyla ve en güzel fotoğraflarımızla süsleyecektim. Bütün hayallerime evime çocuklarımıza, mutlu geleceğimize emin olduğum geleceğimize veda etmek kolay mı olacak sanıyorsun. Seni aramıyorum diye, bu kez peşinden gelmedim diye unuttuğumu zannetme. Her zamankinden daha çok seviyorum seni. Şu an şu saniye uğrunda ölebilecek kadar çok seviyorum. Öfkem de aşkımda dinmek bilmiyor.
Senden sonra ben nasıl yaşarım bilmiyorum, ama senin hep mutlu olmanı isterim. Birlikte geçirdiğimiz yıllar içinde seninle yaşadığım her an özeldi, her anı doyasıya yaşadım. Beni çok mutlu ettin. Zaman içinde kızgınlığım geçince seni hep o güzel günlerimizdeki hatıralarla anacağım. Yıllar sonra ben eğer aklına gelirsem bil ki senle el ele tutuştuğumuz yerde en sevdiğin şarkıyı mırıldanıyorumdur karanlık gecelere, bu benim sensizliğe son gecem “Seni Sana Anlatamam İsyan Edersin, Aşkı İsteme Ziyan Edersin...”
Kısaca bu biçare gönül seni sensizde sevmesini bilir… Bilmediği tek şey sen…….