Tarihte birçok şehir kuşatması yaşanmış. Leningrad yakın tarihin en bilineni olsa da Drepena, Selanik, Ishiyama Honganji, Philadelphia ve Candia şehir kuşatmalarını sıralayabiliriz. Ancak barbar ‘Moğollar tarafından kuşatılan ‘Meyyafarikin’ (Silvan) şehir kuşatmasını diğerlerinden ayıran birçok özellik var. Bu yazımda sizlere bunlardan bahsedeceğim. Dindaş ve soydaşların ihaneti, Meyyafarikin himayesinde ki Ermenilerin ihaneti ve o güne kadar dost ve müttefik gibi görünen Gürcülerin ihaneti, kuşatmanın verdiği çaresizlik ve kahramanca direniş. İşte Meyyafarikin’li Arslan Yürekli Komutan Mir Muhamed Kamil destanı;
Bu yazıda dünyada bilinen en ağır kuşatmadan bahsedeceğim. Bilinen şehir kuşatmalarının aksine bu kuşatmayı mükemmel kılan birçok şey var; Şehir sakinlerinin Mîr’lerine yani liderlerine olan sadakatleri ve en önemlisi barbar Moğollara şehrin anahtarını vermeyip bir ilki yapan, denenmemişi deneyen, kahramanca direnen Selahattin-i Eyyubi’nin kardeşi Melik Adil’in torunu ‘Mîr Muhammed Kamil’ ‘in cesareti, yiğitliği, halkına olan sevgisi ve sahip olduğu mükemmel savaş sanatı...
Babasının amcası Selahattin-i Eyyubi gibi savaşçı ve takva sahibi olan Mir Muhammed Kamil, şehre yaklaşan Moğolların şehri bize teslim et teklifine ‘Hayır’ cevabını veriyor. Moğollar bir şehri kuşatmadan önce şehre varmadan önce bir heyet gönderip şehrin anahtarını istiyorlarmış. Var olan bu alışkanlığı dünyada ilk bozan kişidir Mîr Muhammed Kamil.
Hulagu’nun komutasında ki Moğol ordusu Meyyafarikin (Silvan)’i kuşatır. Muhammed Kamil ve askerlerini esir almak ister. Moğol ordusu sadece Moğollardan müteşekkil değildi. Gürcü Hasan Broşa komutasında ki Gürcü askerler, Ermenilerin Mir’i Savate komutasında ki Ermeni askerler ve maalesef Müslümanlarda Hulagu’ya destek veriyorlardı. Müslüman olan Mardin ve Musul Mirleri de Moğollara destek için Meyyafarikin surlarına kadar gelmişlerdi. Hem de o zamanın en teknolojik silahı olan ‘Mancınık’ları ile. Ermeni Prensi Prosh Khaghbakian, Ermeni Zakaryan-Mhargrdzeli hükümdarı I. Şahinşah ile birlikte büyük bir Gürcü ve Ermeni kuvvetinin Hülâgû'nun Moğol birliklerinden çok daha küçük bir kuvveti desteklemesine öncülük etti. Askeri birimleri de katıldı ve kısa süre sonra Moğolların Şam Kuşatmasına (1260) da katılacaklardı. Türk Zengi hükümdarı Bedreddin Lülü'nün İsmail bin Lülü (1259-1262) adlı oğlu ve halefi, babasının yolundan devam etti ve aynı zamanda Meyyâfârikîn Kuşatması'nda, birlikler ve kuşatma mühendisleriyle birlikte Hülâgû'nun Moğol birliklerini desteklemişlerdi.
Müslüman olan Muhammed Kamil’in karşısında hem ehli kitap (Ermeniler ve Müslümanlar) ve hem de islami tabir ile ehli kitap olmayan ‘Kafir’ bir ordu vardı. Bunları bir araya getiren nedenler farklıydı. Moğollar için yağmalamak, yok etmek, yakmak ve talan etmek bir kültürdü. Ermeniler için Büyük Tigran ruhu, Müslümanlar (Mardin ve Musul Mirleri) için de ihanet etmek, ganimetlerden pay almak, dindaşlarını ve en önemlisi soydaşlarını korkakça bir tercih ile yok olmalarına vesile olmak. İşin en acı olanı da zaten buydu. Muhammed Kamil her şeyin farkındaydı. Direnmeye karar vermişti.
Son Cuma hutbesini okuyan Mir Muhammed Kamil, şehir sakinlerine isteyenlerin şehri terk edebileceklerini, hiçbir engelde bulunmayacağını ilan etmişti. Ama hiçbir şehir sakini şehri terk etmedi. Ve Muhammed Kamil’e Meyyafarikin’in son ana kadar kendisi ile birlikte savunacaklarına dair söz verdiler. Nitekim öyle de oldu.
Hulagu’nun çok acelesi vardı. Bağdat’ı kuşatmaya gitmeliydi. Ama Meyyafarikin’in direnişi tercih etmesi onu kızdırmıştı. İlk defa bir şehir ona ve ordusuna karşı direnme kararı almıştı. Oğlu ‘Yeşmut’u Meyyafarikin’i en kısa sürede alması için ordunun başında bırakıp Bağdat’a doğru yol aldı. Bağdat’ı Araplardan sadece 6 günde aldı. Ama Meyyafarikin hala ( 2 yıl) alınmamıştı. Oğlu Yeşmut’a bir mektup gönderdi. Mektup’ta şunları yazdı; “Hilafet merkezi ve Abbasilerin başkenti Bağdat’ı altı günde teslim aldım. Bakıyorum iki yıl oldu sen hala
Meyyafarikin’i Mir Muhammed Kamil’den teslim alamadın?”
Hulagu mektup ile birlikte komutanı değiştirdi. Yeşmut’un yerine Sontay’ı tayin etti. 2 yıl direnen Meyyafarikin şehrinde hiçbir şey eskisi gibi değildi. Şehrin surları kuşatma altındaydı. Bu süre zarfında hububat ve bilimum gıda şehre girmiyordu. İçme suyu kaynakları ve tarımsal su kaynakları da kesilmişti. Ölü hayvanların hatta insanların bile leşlerini yemeye başlamışlardı. Şehir perişan bir haldeydi. Ama tüm bunlara rağmen Büyük Komutan Mir Muhammed Kamil direnmeye devam ediyordu. Yenileceklerini bile bile Meyyafarikin sakinleri ve askerleri hep birlikte direnmeye devam ediyorlardı.
Uzun kuşatmanın dehşeti dönemin Ermeni tarihçi Kirakos Gandzaketsi tarafından şöyle anlatılmıştı:
“Temiz ve kirli hayvanları yediler, sonra yiyecek kalmayınca insanları yemeye başladılar. Güçlü zayıfı yiyordu. Fakir insanlar tükenince birbirlerine düşman oldular. Babalar oğullarını, kadınlar da kızlarını yerdi; ve rahimlerinin meyvesini esirgemediler. Aşıklar sevdiklerinden, arkadaşlarından, tanıdıklarından vazgeçtiler. Ve yiyecek stoku o kadar azalmıştı ki, bir "litr" insan eti yetmiş dahekan'a satıldı. İnsanlar ve yiyecek tamamen tükenmişti, üstelik sadece orada değil (şehirde) ama tehlike diğer birçok bölgeyi de tehdit ediyordu, çünkü şehri kuşatanlar, zaten Tatarlar tarafından zapt edilen toprakları vergi toplama ve onlara yiyecek ve içecek taşıma yoluyla taciz ediyorlardı. Kışın dağları kaplayan kar yağışından dolayı çok sayıda insan hayatını kaybetti.” Kirakos, Ermeni Tarihi. (Eastmond, Antony (1 Ocak 2017). Tamta's World: The Life and Encounters of a Medieval Noblewoman from the Middle East to Mongolia. Cambridge University Press. s. 373)
Mir Muhammed Kamil aldığı kararı en yakın komutanları Enbar ve Seyfettin ile paylaşmaya karar veriyor. Sur’un dışına çıkıp Sontay ile göğüs göğüse çarpışmak istediğini söylüyor. Enbar ve Seyfettin ona destek veriyorlar. Hep birlikte ‘Kulfa Kapı’dan çıkıp Moğol Komutanı Sontay’a çağrıda bulunarak meydan muharebesi için hazır olduklarını söylüyorlar. Oldukça fazla bitkin ve yorgun olan Mir Muhammed Kamil ve savaşçıları tüm güçleri ile çarpışıyorlar. Uzun ve yorucu çarpışmadan sonra Mir Muhammed Kamil esir alınıyor. Enbar ve Seyfettin orada öldürülüyorlar. Meyyafarikin 2 yıl aradan sonra düşüyor.
Mir Muhammed Kamil Bağdat’a Hulagu’nun yanına esir olarak götürülüyor. Hulagu Mir’i bir halıya sarıp atlarla üzerinden geçiyor. Daha sonra gaddarlığın ve zalimliğin verdiği hırs ile Mir’in vücudunun bir kısmını canlı canlı kesip Mir’e yedirmeye çalışıyor. Mir Muhammed Kamil zalimce öldürülüyor.
İki yıl süren kuşatmanın ardından şehir nihayet ele geçirildiğinde Müslümanlar katledilmiş, ancak Hristiyanlar kurtulmuştur. Hristiyan kutsal emanetleri toplayıp Ermenistan'a, özellikle de Hağpat Manastırı'na götürdüler.
Çatışmada Kachenli Ermeni Prensi Sevata öldürülmüştü. Ermeni yazar Vartan'a göre o, "Tanrı'ya ve İlhan'a her zaman sadık olan ölümsüz tacı kazandı; İsa uğruna kanlarını paylaşanların zaferini paylaşacak".
Eyyubi hükümdarı Kâmil Muhammed, 7 Nisan 1260'ta (23 Rabia II 658) Meyyâfârikîn'in Moğolların eline geçmesiyle, öldürülmüştü.
Bu arada Hülâgû, Kilikya Ermeni Krallığı'ndan I. Hethum'un güçleri ve Antakya Prensi VI. Boemondo'nun Haçlıları eşliğinde Suriye'nin geri kalanını fethine devam etti. Gürcü hükümdarı VII. Davit, 1258 Bağdat Kuşatması'nda büyük kayıplar verdiği gerekçesiyle Moğolların Suriye'deki seferlerine daha fazla Gürcü-Ermeni askeri göndermeyi reddetmiştir. Suriye'de kalan Eyyubi devletlerinden Halep, Halep Kuşatması'nda (1260) düşerken, Humus, Hama ve Şam barış teslim olmuşlardı.
Eyyubilere karşı; İlhanlılar, Zakaryanlar, Proşyanlar ve Zengiler hep birlikte savaşıyorlardı. Meyyafarikin Miri Muhammed Kamil’e karşı savaşan komutanlar ise; Çağatay, Yeşmut, Sontay, Prosh Khaghbakian, I. Şahinşah ve İsmail Bin Lülü vardı.
Meyyafarikin direnişinden sonra tüm dünyada şu algı oluşuyor; ‘Moğollara karşı direniş gösterile biliniyor. Barbar Moğollar o kadar savaşçı bir millet değil. Sağlam bir direniş ile barbarlar püskürtüle biliniyormuş’
Şehir Moğol barbarlarına yenik düştü ama muazzam direniş ile tarihe adını yazdırdı. O şehrin adı: Meyyafarikin’dir. Yani Silvan’dır. O komutanın adı ise Mir Muhammed Kamil’dir.
Ruhları şad olsun…