Doç. Dr. Vahap Coşkun: Anayasaya ‘değiştirilemez madde’ koymak yanlış
Türkiye’nin gündeminde bir kez daha 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi, yeni ve özgürlükçü yeni bir anayasanın yapılması tartışmaları var.
Amida Haberde yer alan habere göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefetten destek çağrısında bulunması, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un muhalefet liderlerini ziyaret etmesi toplumda beklentilere neden oldu. Son dönemde iktidar cenahından yapılan açıklamalarla Türkiye’nin artık “Darbe Anayasası”ndan kurtulmanın zamanın geldiği ve bu konuda geç bile kalındığı ifade ediliyor. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ile Yeni Anayasa tartışmalarını konuştuk.
Yeni Anayasa nasıl hazırlanmalıdır? Toplumun hangi dinamikleriyle görüş alışverişinde bulunulmalıdır?Türkiye aslında “Yeni Anayasa” meselesini yeni konuşmuyor. 1982 Anayasası kabul edildiği günden bugüne Türkiye’nin değişmeyen gündem maddelerinden biridir yeni anayasa. İlk anayasa değişikliği Türkiye’de 1987 yılında yapıldı. O günden bugüne birçok defa anayasada değişiklikler yapıldı. Türkiye’de hiçbir zaman yeni anayasa talebi gündemden kalkmadı. Anayasada kapsamlı değişiklikler yapılmasına rağmen 82 anayasasının otoriter özü varlığını devam ettiriyordu. Yeni bir anayasa değişikliği tecrübesi aslında 2010 yılında yaşandı. Toplumun bütün dinamikleri tartışmaya katılmıştı. STK’lar, akademi ve siyasal aktörlerin hemen hemen hepsi yeni anayasa konusundaki taleplerini gündeme getirmişlerdi. O yıllarda ciddi bir kamuoyu oluştu. Ama ne yazık ki Türkiye 2010 yılında oluşan Yeni Anayasa yapma fırsatını kaçırdı.
Mevcut siyasal atmosfer yeni bir anayasa yapmak için uygun mu?2016’dan bu yana Türkiye son derece otoriter bir atmosfere girmiş bulunmaktadır. İfade özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkı gibi en temel hakların baskı altına alındığı bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla bu atmosferde yeni bir anayasa tartışmanın zor olduğunu söylemek lazım. Ancak şunu da unutmamak lazım; yeni anayasa tartışmalarının kendisinin bir değeri var. Eğer bugünkü iktidar yeni bir anayasa tartışması yapmak istiyorsa birçok konunun konuşulmasını göze almak durumunda. Yani anadilde eğitimden tutun da, vatandaşlık tanımına, yerel yönetimlerden tutun da değiştirilemez maddelere kadar tabu sayılan birçok konu ister istemez tartışılacaktır.
İktidar ve muhalefetin uzlaşarak yeni bir anayasa yapması mümkün mü?İktidar tek başına yeni bir anayasa yapamaz. İktidar daha otoriter bir anayasa da yapmak isteyebilir ama toplumun diğer dinamikleri, muhalefet kendi demokratik anayasa talepleri dile getirebilir buradan bir siyasal pazarlık yapılabilir. Anayasa tartışmalarında herkes kendi elini açmak durumundadır. İktidar yeni bir anayasa yapmak istiyor ancak bu anayasa ne olacaktır, hangi hükümleri içerecektir, temelinde ne gibi değişikleri barındıracaktır, bu konularda elini açmış değil.
Bahsettiğiniz vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim daha köklü değişiklikler gerektiriyor. Mesela ilk 3 madde, 42’inci madde… Bu konuda ciddi bir direnç var?Bu aslında yeni bir durum çünkü 1921, 1924, 1961 anayasalarında böyle bir durum yok. 1982 Anayasasına konulmuş maddeler. Aslında darbecilerin yaptığı bir husus bu. Yani bugün asla ve kata bu maddeler değiştirilemez, bu maddelere dokunulamaz demek darbecilerin felsefesini sürdürmek demek anlamına gelir. Ben anayasaya değiştirilemez madde koymanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Eğer illa değiştirilemez bir madde getirilecekse bu insan haklarıyla ilgili olmalıdır veya cumhuriyete ilişkin bir değiştirilemezlik olabilir. Anayasaya değiştirilemez madde koymak bugünkü kuşağın yarınki kuşağa hükmetmesi anlamına gelir. Eğer siz bu yeni anayasanın gerçekten sivil, gerçekten demokratik, gerçekten özgürlükçü bir anayasa yapmak istiyorsanız, yeni bir felsefe ile yapmanız lazım. Ve bu felsefeyle de sizin kendinizi eskiye bağlamamanız lazım. Yani 82 Anayasası’nın koyduğu sınırlar dahilinde düşünmemeniz gerekir. Ancak bu şekilde anayasa “yeni” olabilir.
Kürt meselesinin çözümü için hangi reformlara ihtiyaç var?Eğer devlet 1954 yılından bu yana süregelen geleneği devam ettirecekse Kürt Meselesini çözmek konusunda ümitvar olmamızı gerektirecek bir durum olmaz. Kürt meselesini çözülmemesi de bir beka meselesidir. Yani meseleyi çözmeyi de bir beka meselesi olarak görebilirsiniz. Kürt meselesini çözmeye yönelik bir anayasal gelişmeyi baz temel noktalarda açık olması gerekiyor. Örneğin temel hak ve hürriyetlerin tamamını garanti altına alınması gerekiyor. Örneğin anadil hakkının tanınması, bu hakkın başta eğitim olmak üzere kamusal alanda kullanılması için gerekli anayasal tedbirlerin alınması lazım. Örneğin bir yerel yönetimler reformu yapılması, örneğin vatandaşlık tanımın değiştirilmesi gibi. Bu noktalarda talepler aşağı-yukarı bellidir. Eğer Anayasa’nın 42’inci maddesinde bir değişiklik yapmayacaksanız, 66’ncı maddesini değiştirmeyecekseniz o zaman Kürt meselesinin demokratik çözümü için size fırsat sunmaz.
Yeni anayasada, anadilde eğitim ve kültürel özerklik gibi konularda Kürtlerin taleplerine nasıl yanıt verebilir?Anadil eğitimi ile ilgili hükümleri yeni anayasaya koyacaksanız, vatandaşlığı bir etnik kimliğe bağlamaktan ziyade daha kapsayıcı bir vatandaşlık tanımı geliştirecekseniz, yerel yönetimleri adem-i merkeziyetçi bir forma büründürecekseniz yeni anayasada o zaman bu Kürt meselesinin çözülmesi için size yeni kapılar açar.
Tartışmalar son günlerde, “beka” meselesi üzerinden yürütülüyor…Bir anayasadan beklenilen üç temek husus vardır; bir anayasa öncelikle devletin çatısını kurar, yasama, yürütme ve yargı ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini yazar. İkincisi ise; anayasalar temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan bir teminattır. Türkiye’de yaşayan her kesimin temel hak ve özgürlüklerini teminat altına alacak güçlü ve özgürlükçü bir anayasa perspektifiyle meseleye yaklaşmanız lazım. Üçüncüsü de anayasa aslında size kim olduğunuzu söyler. “Kim”in tanımını yapar. Bu herhangi bir örgütle de bağlantılı bir sorun değildir. Yani bugün örgütün adı “a” olur yarın “b” olur. Siz Türkiye’deki vatandaşlarınızın taleplerini karşılamak durumundasınız. Bu taleplerin de neler olduğu bilinmeyen bir husus değil. Eğer gerçekten bir beka meseleniz varsa Kürt meselesini çözmeniz gerekiyor. Bugünkü bakışla bunu çözemezsiniz. Son 8 yıldır Türkiye’de sürdürülen siyasetle “beka siyasetiyle”, “yerli ve milli siyasetle” ne Türkiye’nin problemlerini çözebilirsiniz ne de Kürt meselesini çözebilirsiniz.